Bölüm 25

3.7K 232 29
                                    


..
..Dünkü yaşadığım olaydan sonra her ne kadar kendime gelmem biraz zor olsa da toparlanabilmiştim. Sanki birisi aklımın içinde devamlı biryerleri deliyordu. Kulağımda devamlı o'nun sesi yankılanıyordu. Aslına bakılırsa biraz bile olsa benden hoşlanmaya başladığını düşünmüştüm. Yada öyle düşünmek istemiş de olabilirim, bilmiyorum.
Ama haklıydı. Artık hayatıma devam etmeliydim. Onunla veya hiç istemesem de "onsuz".
Elimi yandaki komadinin üstüne atıp; telefonumu elime alıp saate baktım. Saat 10:45. Bu günlerde zaten işi çok savsakladım. Tahminimce kovulmuşumdur. Zaten ufak çaplı bi emlak ofisiydi. Ofisin başında o Nusret denen -ki ona ben paratoner diyorum- belalı olduğu sürece pek de ayakta kalmaz zaten.
"Bir mesaj."
Görmezden gelip yataktan zorda olsa kalktığım gibi lavaboya koştum. Ama ev tanınmayacak haldeydi. Ne olmuş bu eve ? Kim yaptı bunu? Allahım ben bişey de içmedim bu banyonun salonun hali ne ?
"Allah kahretsin. Hırsız girmiş eve. " kendi kendime mırıldanma seansımı bitirince polisi arayıp ihbarda bulundum. Çok geçmeden bizim eve gelip inceleme yapıp gittiler. Kamera kayıtları iki gün öncesine kadar varmış ama nedense kayıtlara dünden beri ulaşamıyorlar. Hah buda benim şansım!
Telefonun çalmasıyla irkilmiştim bir anda. Korkmuştum nedensiz. Ama gelen sadece banka aramasıydı. Aklıma sabahki gördüğüm mesaja bakmak gelince hemen mesajı açtım. Kesin oda bankadan falandır diye düşündüm.
Gördüğüm fotoğrafla dehşete düşmem bir olmuştu. Bu emine ? Gözleri ve elleri bağlı kendinden geçmiş baygın bir halde yatıyordu. Altında da bir not:
" Erezlerin bir varisi daha. Şimdi babana git ve ondan emaneti istediğimi söyle. Onu al ve benden haber bekle. Sakın ters bişey yapma yoksa biricik sevgiline veda edersin."
&
Art arda hem zile basıp kapıyı yumrukluyordum. Kapının açılmasını fırsat bilip hizmetçiyi dinlemeden içeri girdim ve salonun ortasına geldim. Buradan bağırsam herkes rahat duyardı.
"Bahadır Erez? Hemen buraya gel! Ne tür bi pisliğe bulaştın hepsini bana anlatıyorsun. Emine onların elinde onu kurtarmalıyım."
Etraftan herkes çıkıyor ve "Aa kerim, o ölmemiş , yaşıyor " gibi şeyler duyuyordum. Annem kapıdan çıkmış bana bakıyordu. Babamsa hala çıkmamıştı. Defalarca bağırsamda hala çıkmamıştı. Çaresizce ve zayıf çıkan sesimle son bir kez daha seslendim.
" Baba.. Ne olur gel. Sevdiğim kız onların elinde. Söz bir daha karşına çıkmam yüzüne bakmam adımı unutursun. Ama ne olur gel artık.. Lütfen" bana sormadan çoktan bir kaç damla yaş firar etmişti bile. Kapının o ince sesi açıldığını her halükarda belli ediyordu.
& ..Emine den Devam.. &
Gözlerimi yavaşça açarken ağrıyan başımın etkisiyle tekrar sımsıkı kapadım gözlerimi. Nasıl bi ağrıydı bu ?
Karanlık içinde bir anda benim evde olmadığım aklıma gelince hemen açtım gözlerimi. Gözlerimin kapalı olmasının veya açık olmasının bi farkı yoktu çünkü burası da zifiri karanlıktı. Ayağa kalkmaya yeltendiğimde başaramamış hatta aksine yere kapaklanmıştım. Ayaklarım ve ellerim urganla bağlanmıştı çünkü. İyi ama benim burada ne işim var ? En son evimdeydim ben. Buraya Nasıl geldim neden buradayım?
Baş ağrıma bir de vücut ağrım eklenmişti. Sağ kolumun üzerine düştüğümden fena halde sızlıyordu. Kırılma ihtimali ? Evet çok yüksekti.
Derinden gelen bir topuklu ayakkabı sesi giderek bana yaklaşıyordu. Yüzünü tam seçemiyordum ama beni olduğum yerden kaldırmıştı.
"Birisi de  yerinde dursa şaşarım gerçekten."  Diye sitemle söylendi.
Zorla düzene soktuğum nefesimi düzeltip
"Kimsiniz siz ? Ne işim var benim burada?"
Sesimin fazla çıkışını hesaba katmadan bağırmaya devam ettim.
"Bırakın beni ? Siz ne hakla beni kaçırma cürretinde bulunurs-"
Yüzüme yediğim aşırı sert tokatla yüzüm sağ tarafa doğru kaymıştı. Öylesine sert vurmuştu ki dilime dokunan tattan anladığım kadarıyla ağzımdan kan gelmişti. Ama bunu ona belli edersem eminim sevinçten gülecekti. Damağımda bıraktığı tada aldırmadan yutkunmuştum.
Kafamı yavaşça ona doğru döndürdüğümde yüzünü dikkatle inceleme fırsatım olmuştu. Beline kadar inen zift karası bir saç, yeşil gözlerini ortaya dökmek uğruna gözüne sürdüğü siyah rimel ve far, teninin rengini açmak için sürdüğü kat kat fondötenle ne yalan söyleyeyim iğrenç olmuştu.
" Tek yapabildiğin bu mu ? Vah zavallı. Lisedeyken bile senden daha iyi kavga ederdim. Kimin köpeğiysen ona git ve elleri bağlı bi kızla bile baş edemediğini söyle."
Söylediğim sözle sinirden köpürdüğü omuzlarının hızla inip kalkışından belli oluyordu. Yumruğunu havaya kaldırıp vuracaktı ki:
" Sakın yapma. Ölmek mi istiyorsun? Bu durumu tek göze nasıl anlatmayı planlıyorsun? " merdivenin üstünde bunları anlatan oğlana baktı. Haklılık payı olmasa kalıbımı basarım elinden o oğlan bile alamazdı beni. Haddinden fazla sinirlenmişti çünkü.
"Doğru seninle baş edemem çünkü seni hazırlayıp tek göze sunmam gerek. Onun karşısına morluklarla çıkma. Sonra canın daha çok yanar. Senin icabına o bakacak" deyip pis sırıtmasıyla göz kırpmıştı.
Oğlan arkasını dönüp karanlık içinde kaybolurken söylediklerini düşünüyordum. Dediklerine bakılırsa niyeti hiç de dost canlısı değildi. Düşüncelerimle kanım çekilirken kız elini başörtüme atıp bi anda çekmişti. Bir çok iğne olduğu için canım yanmıştı.
" Ahh!!"  Diye ufak çaplı bi çığlık duyulmuştu. Her be kadar iğneleri arasa da bulamamıştı.
"Eşarbımla derdin ne?" Diye sorduğum soruya hiç istifini bozmadan:
"Hoşlanmıyorum ben böyle saçma sapan adetlerden. Ve emin ol tek göz de hoşlanmaz." Diye son cümlesini yarım gülüşüyle yüzüme doğru tısladı.
Nefesini yüzümde hissedince tüylerim diken diken olmuştu. Kurtulmalıydım bu bacaklarımı ve ellerimi saran iplerden.
"Ellerimi çöz ben çıkarayım iğneleri." Benim temkinli durmayacağımdan şüpheleniyordu. Haklıydı da.
" Evde Allah bilir kaç adam var dağın ortasındayım. Nereye kaçabilirim?" Söylediklerimi mantıklı bulmuştu. Ellerimi çözerken onu oyalamak için sorular soruyordum.
" Eşarplılardan neden hoşlanmıyorsun?" dediğimde düşünmeden cevabını vermişti
"Çünkü bu çok saçma. Geri kafalısınız hepiniz. Gösteriş için takıyorsunuz. Sizin gibilere kapalı demeye dilim vamıyor. Bi alay geri kafalısınız. Sizlere başka bişey denmeli."
Ellerimi yavaş yavaş çözerken ayaklarımı da yavaşça kıpırdatıyordum. Sinirle karışık
"N-ne denmeli?"
"Hımm.. Hah buldum s**tük sürüsü" deyip adeta kahkaha atmıştı. Sinirden nefes alış verişim bile değişmişti. İplerin gevşemesini fırsat bilip benim omzuma kadar gelen o siyah saçlarından asılmıştım. Yaptığım hareket dengesinin bozulmasına sebep olmuştu. Kendini toplamasına izin vermeden tekrar yapışmıştım saçlarına. Bu sefer sadece asılmakla kalmayıp bi elime saçını dolayıp bi elimese kafasını sabitleyip duvara vurmaya başlamıştım. 3 , 4, 5 derken en sonunda bayılmıştı. Ceplerine baktığımda sadece ufak bi çakı bulabilmiştim.
"Hiç yoktan iyidir."
Çakıyı kolumun içine sabitleyip yavaşça zorda olsa bulduğum kapıya doğru ilerlemeye başlamıştım. Kapının koluna elimi attığımda açılmıştı. Ne yani kapıyı da mı kilitlememişler ? Sanırım kaçamayacağımı düşünmüşlerdi.
Koca ormanda yolumu bulmaya çalışıyordum. Bir saatlik bir yürüyüşün ardından sonunda ana yola ulaşmıştım. Geçen arabalardan yardım isterken dinlenme fırsatım olmuştu. Eşarbımın kafamda olmadığını da durunca fark edebilmiştim. Koyu kestane saçlarım belime kadar dökülmüştü. Şans bu ya arabaların hiçbiri de korktuğu için beni almıyordu.
Önümde duran arabayla hemen eğilip bi çırpıda birçok şey söylemiş ve beni şehir merkezine yada karakola bırakmalarını istemiştim. Sevgili olduklarını tahmin ettiğim çift beni arabalarına alıp başıma neler geldiğini sormuştu. Bende salak gibi iyi niyetlerine inanıp her şeyi anlatmıştım. İşin aslını geldiğim orman yoluna girince anlamıştım.
"Siz! Siz kimsiniz ? Onlardansınız değil mi? Bırakın beni? " Oğlan belindeli silahı bana doğrultup:
" eehh yeter. Kes sesini. Çok konuşuyorsun. Hayatta kalmak istiyorsan kes sesini . Ama yok ben susmam diyorsan sana ufak bi tavsiye tek göz bir Necrophilia dır"
Söylediğiyle kısa bi beyin sarsılması yaşasam da kolumda hissettiğim elle kendimi kaçtığım evin içinde bulmuştum. O siyahlı kız ortada yoktu. Ama onun yerine elleri bağlı bir erkek vardı odada. Yanına biraz daha yaklaştığımda bu silüetin tanıdık olduğu kanaatine varmıştım.
Bu Selim di.

&&&
Necrophilia : Ölü insanlarla birlikte olma isteği.
DÜŞÜNCELERİNİZİ VE VOTELERİNİZİ BEKLİYORUM..

ZEVAHİR - #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin