Bölüm 28 - "Pek sevgili enişte bey"

3.8K 215 19
                                    



--

Hani bazen çıkmaza düştüğün anlar olur. Ne aklın ne kalbin hiçbiri sana yol göstermez. İkisi de farklı bir şey söyler sana. Beklersin beklersin "E hani ? Hanginiz bana doğru yolu söyleyecek ? Hanginizin dediği doğru?" Dediğin bile olur. Aklın belli bir doğrusu vardır da kalbin yoktur işte. Ne söz dinliyor ne gururdan anlıyor. Kırılıyor ama hala devam ediyor. Uykunu bile kaçırıyor. Bazen onu böyle eline alıp " Allah'ın cezası bana ne anlatmaya çalışıyorsun? Ne demeye çalışıyorsun? Neden beni çıkmaza sürüklüyorsun" demek isteriz. Keşke öyle yapabilseydik. Belki de daha kolay olurdu herşey.

Biz mi ? Biz en sonunda ya da düzeltmeliyim. Ben en sonunda kalbimi elime alıp sallamayı başardım. Ve anladım ki bana aslında demek istediği şey o rüyayı gördüğümden beri aynıymış. İçimde bir yerlerde hala unutamamazlık varmış.

Bazen kendime soruyorum "acaba Kerim'e ihanet mi ediyorum?" Kendimi her seferinde yatıştırmayı başarsam da hala tam bi cevabını almış değilim. Öyle miydi gerçekten? Gerçekten ihanet mi ediyordum?

Bunları şuan niye düşünüyordum acaba? Sanırım ağlamam gerekiyordu ve ben ağlamazsam başımda dönmeye devam edeceklerdi.

Evet evleniyorum. Şuan da kına gecemde kırmızı örtünün altında karanlık olan ortamın benim için iyice loş bir ortama dönüştüğü anlardayım. Az önce kına elbisemi çıkartıp giydiğim kırmızı bindallımla daha da loş bir ortam olmuştu. Ama evet biraz daha zorlarlarsa kesin ağlayacağım.

Hayır ama olmaz annemi getirmeyin. Bu sefer gerçekten ağlarım.

Örtüm aralanınca annemin gözlerinin kıpkırmızı olduğunu anladım. Bana sarılmasıyla kendini her ne kadar tutsada dayanamamış ağlamaya başlamıştı. Benim hıçkırıklarım dolduruyordu ortamı zaten. Az önce ağlamak denen şey yoktu bende. Ama şimdi bıraksalar 3 gün ağlardım. Kendimde o potansiyeli görüyordum şuan.

Yıllardır ailemden ayrı yaşıyorum. Evet çok özlediğim Zamanlar oldu. Ağladığım anlar bile oldu. Ama ben hep Emine Poyrazoğluydum. Şimdi ise Emine Erez olma yolunda emin adımlarla ilerliyordum. Bu durumun canımı bu derece acıtacağı aklımın ucuna bile gelmezdi. Sanki kalbimi yerinden söküyorlardı o kadar çok acıyordu ki.

Kollarım sanki bir daha saramayacakmış gibi sarıyordu annemi. Gözyaşlarım ise sanki bir daha akması yasaklanacakmış da inadına daha çok akıyormuş gibi.

Yine getirdikleri gibi annemi ayırdılar benden. Kollarım annemi bırakmak istemese de zorla almışlardı kollarımdan. Neden böyle ayırmaya çalışıyorlardı ki? Madem getirdiniz niye götürüyorsunuz? Hıçkırığımı bastırmak ister gibi sarılıyorlardı bana. Ama sanki daha da çok ağlıyordum. En sonunda teyze kızım akıl edip "kınayı yakalım artık çok ağladı gelin" demişti.
Ve o malum anons.

"Gelin elini açmıyor."

---

Eh yapacak bişey yok. Az önce herkes ağlarken şimdi gerdan kırma faslına tekrar geçtiler. Herkes çok eğleniyor ama olan bana oluyor. Bir oraya dönüyorum bir öbür tarafa. Bir şey değil gerçekten çok yoruldum. Allahtan erkeklerin giremediği bir kına organizasyonu oldu. Etrafımda kapalı olan herkese açılmasını için emir verdim. Biraz zor oldu başta ama oldu yani.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
ZEVAHİR - #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin