Bölüm 29 "Vuslat"

3.7K 178 9
                                    



........

"Selim dikkat ett!!" Arabanın aniden sağa sola yalpalamasıyla kafamı cama vurmuştum. Benimle tartışacağım diye yola bakmadı ve sonuç bu. Az kalsın düğün günümüzde ölüyorduk.

"Ya selim önüne baksana canımıza kastın mı var senin? Sırf laf yetiştiricem diye ölüyorduk! "

Tabi ben bu sinirle durur muyum ? Asla. Ağzıma ne geldiyse söyledim. Herşeyi tek tek tek kafasına kakar derecede. Gerçi bunu neden yaptığımı da bilmiyorum. Sanırım düğün stresi falan derken iyice dolmuştum.

Yalnız adam da ağzını açıp tek kelime laf etmedi şu ana kadar. Ama suratı kıpkırmızı olmuştu. Alnında atan damardan da sinirli olduğu belli oluyordu.

"Emine tamam artık sus!" Selim'in ikazı beni susturamadı elbette.

Allah cezamı verecek ben hala konuşuyorum hay çeneme! Engelleyemiyorum kendimi.

Arkadakilerin de hiç gıkı çıkmıyor ölmüş olmasın onlar? -Yoo hala yaşıyorlar sadece susma haklarını kullanıp köşeye sinmişler.

Arkada ikizler ve Şeyla vardı. Sırf Şeyla geliyor diye Uğur gelmedi. Ama bence pişman olacağı bir şey yaptı çünkü bu kız o kız değil. Yani evrime banıp çıkmış gibi biraz. Saçlarını boyatmış ve o yüzünü kaplayan diş tellerinin yerine ağzında zorla görünen diş tellerini taktırmış. Yüzü gözü açılınca bayağı bi iyi görünüyor açıkçası. Neyse konumuza dönelim.

Kuaföre bi 100 metre falan kalmıştı. En son önüne geldiğimizde Selim öyle bi frene bastı ki arkadakiler öne fırladı diyebilirim. Alnındaki damar o kadar belli oluyordu ki korkup yerime sinip kaldım. Arka taraf bir anda indi. Tek ikimiz kaldık. Yalnız o kadar sinirli ki bu sinirle bu beni de keser. Yapar inanki.

"Emine... Canım benim .. Bak..." İtina ile sakin ve her kelimesinin arasına koca bir nefes sığdırıyordu. "Streslisin diye.. Gelinimsin diye... Sakin kalıyorum... Şimdi in arabadan işiniz bittiğinde arayın.... Geleyim... Dikkat edin.." Dedi beni indirdi ve bastı gitti. Arkasından baktım kaldım.

"Çok sinirlendirdim ya" diye bir cümle döküldü dudaklarımdan galesizce.

...!.! 4 Saat Sonra !.!...

"Abla gerçekten güzel oldun niye sözüme inanmıyorsun ?"

"Ne bileyim ya gerçekten oldumu ?"

Derin bi nefes aldıktan sonra 3'ü birden. "Evet!" diye yinelediler. Tek eksik şuan Selimdi. Bir o kalmıştı.

"Damat geliyor. Gelin hanım sizi şöyle alayım. " Kalbim son sürat koşarken heyecandan titreyen ellerimi kontrol altına almaya çalışıyordum. Dedikleri yere gittim ve beklemeye başladım. Şuan beni göremeyeceği bir yerdeydim. Tabi bende onu göremiyordum ama olsundu.

Dakikalar sonra beni olduğum yerden çıkardılar. Yavaşça Selim'in olduğu yere yürümeye başladım. Arkası dönüktü. Ama bu durum bile heyecanımı körüklemeye yetiyordu.

Birkaç adım daha attıktan sonra durdum ve beklemeye başladım. Kuaför salonunda yankılanan Sinan özenin şarkısı da ortama tarif edilemez bir hava katıyordu. Selim bana doğru dönerken gözlerimi ona sabitlemiştim. Bana öyle bir baktı ki.. Dedim 'ömrün onun olsun'.. İyi ki onunla beraberim.

Gözlerini bir anda kaçırdı benden elleri gözlerine gitti. Gözlerindeki yaşları saklamaya çalışıyordu besbelli. Ağlamasını istemesem de içten içe bu duruma seviniyordum. Çenesinin titremesini durduramayınca ellerini yavaşça bana doğru uzatıp ellerimi omzuna koydu ve sarıldı. Bir kaç saniye öyle sorduk sadece. Vuslatın kavuşmasıydı bu belkide. Dizilere, filmlere, kitaplara konu olmazdı belki aşkımız. Ama kalplerimizin ömürlük raflarında saklı kalacaktı.

ZEVAHİR - #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin