Estiler bu gün bana o yüzden gecelemedim veya gece bölüm atmıyorum... E haliyle bir şaşkınlık yaratır ancak bölüm varken yayımlayım dedim. Herkese iyi okumalar, sizleri seviyorum...
'Ne basmasından bahsediyorsun sen?' Tibet hala açık olan kapıyı kapatıp ablasına çatık kaşlarla baktığında kadın anında omuzlarını dikleştirmişti.
'Gördüm seni, beline silahı göstere göstere takıyorsun. Ateş seni içeri davet ediyor. Kafasına silah dayadın mı bari? Vazgeç dedin mi? Ya da dur vazgeç dememişsindir, ya vazgeç ya da kafana şurada sıkayım demişsindir.' Tibet'in bakışları daha da sertleşirken içten içe yaktığı ateşlerin mahkumu olmuştu. Hayır bağırmayacaktı, bağırıp kızmayacakdı.
'Benim anlattığın gibi bir herif olduğumu mu düşünüyorsun abla? Birini deli gibi severken senin sevdiğin adamın kafasına silah dayayacak kadar alçalacağımı mı düşünüyorsun?'
'Ya-yapmadın mı yani?' Tuanna'nın şaşkın gözleri ile Tibet histerik bir gülüş atmış ardından kapının koluna tutmuştu.
'Senin gözünde kim olduğumu görmem iyi oldu. Hata bende ki yardım etmeye çabalayacaktım. Sana gizli sevgilinle mutluluklar abla. Bir de beni tanımaya zahmet etmediğin için teşekkürler.' adam Tuanna'nın ağzını dahi açmasına izin vermeden odadan çıktığı gibi merdivenleri inmişti. Bahçe kapısını açıp dışarı çıktığında derinden soluğunu da ciğerlerine hapis etti. Aklı başında bir adamla karşı karşıya kalmasa Ateş'in kafasına silah dayardı ancak konuşmadan bunu öğrenemeyeceğini biliyordu Tibet. Şezlonga oturup cebindeki sigaradan bir tane daha yaktığında bakışları da gelen hışırtıya döndü. Güneş ise sakin adımları ile adamın yanına kadar gelip karşısına oturmuştu.
'İyi misin kardeşim?'
'İyiyimdir herhalde. Onu bile bilmiyorum.'
'Tuanna mı, yoksa Doğa mı?'
'İkiside Güneş. Biri bir şeyler karıştırıyor anlamıyorum, diğer desen, onu tümden boşver.'
'Tuanna'yı elbet hallaedersin, ablan sonuçta, ne kadar dayanabilirsiniz ki birbirinize. Diğer konuya gelelim biz. Nereye kadar sürecek bu kendine duvarlar örüşün Tibet?'
'Ulaşılması imkansız olana kadar.' adamın cevabı ile başını sağa sola salladığında Tibet derin bir nefes almıştı.
'Canım eriyor benim. Hani şu elektirik olduğu halde mum yakanlar vardır ya, sırf şekil olsun diye. Aynen öyleyim. Lambayı yakıp muma üflesem canımın yangını sönecek ama yapamıyorum.'
'Bu konuda üzerine gelinmesini sevmiyorsun ama böyle olmaz abicim. Ne var ki Eymen amcanın kızıysa. Kan bağın mı var sanki? Tamam babamlar kardeş gibi ama bu size engel değil ki.' adamın cümlesi ile Tibet tek kaşını kaldırmıştı anında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Şafağı |Şafak Serisi|
Jugendliteratur(Şafak Serisinin 2. Kitabıdır.) Koyu kızıla boğulmuş bir hikayenin baş kahramanlarının kanından gelen gençler... Hayatları boyunca dostluk, aile, sevda, umut ve destek olmanın anlamını büyüklerinden öğrendiler. ...