Millet... Ben geldim yine... Hikayeyi oturtup karakterlerin tam olduğu bölümlere gelene kadar hızlı bölüm paylaşıp daha sonra yavaşlayacağız.... Hepiniz seviliyorsunuz...
'Taciz mi?' iki gencinde aynı anda ağzından çıkan soru ile Tibet ateşe ayak basar gibi hırsla odadan çıkmıştı. Arkasındaki Doğa'nın bağrışı bile umurunda değildi. Taciz ettiğini söylüyordu öyle mi? Pekala, Tibet'de bulunduğu zirveden o kadını yuvarlamasını bilirdi. Gözleri etrafı talan ederken kadını bulduğunda sert adımlarla ona yaklaşıp anında kolunu yakaladı.
'Taciz etmişim seni!' herkesi korkudan titretecek ses tonu ile kadının da korkulu gözleri ona döndüğünde adamın bakışları bir kez alev almıştı. Güvenlik görevililerinin yaklaşmasını fırsat bilerek kadını dışarı tarafa çektiğinde sertçe güvenliklerin üzerine atmıştı bu defa.
'Şikayetçiyim. Başhekimi çağırın!' güvenlik yakaladığı kadına şaşkınca baksa da Tibet'in lafı ikiletilmemişti. Ortalığın daha da alevleneceğini düşünen başhekim ise haber alır almaz adamın yanında bulmuştu kendini.
'Bunu işten atıyorsunuz. Nedeni ise hastaları rahatsız edici tavırları.'
'Yanlış bir şey mi yaptı Tibet bey?'
'Dedik ya! Rahatsız edici tavırları. Ya siz bunu atın ya da ben burayı birbirine katayım.' Tibet'in sinirden kararan gözleri başhekime döndüğünde adam işaret vererek hemşirenin çıkarılmasını istemiş tekrar adama dönmüştü.
'Kusura bakmayın efendim.'
'Personelleriniz hasta yakınlarına sarkıntılık yapmak için mi alındı bu hastaneye! Üstelik sarkıntılığı geçelim umduğunu bulamayınca iftira atmaları da cabası!' başhekim ağzını açacağı sırada güvenliğin kulağına kim olduğunu söylemesi ile adam anında duruşunu düzeltmişti.
'Özür dileriz Tibet bey, tekrarlanmaz.'
'Elbette tekrarlanmayacak. Ben Tibet Kasırga'yım beyefendi. Haysiyetime kimse laf süremez! Doğa Yıldıray'ın çıkışı yapılsın şimdi!' Tibet cebindeki kimliği masanın üzerine vurur gibi bıraktığında personelde titreyen elleri ile çıkışı yapmışlardı. Adam bu defa parayı bırakıp kimliği aldığında özürüne devam eden başhekimi tınlamadan Doğa'nın odasına girerek sırt çantasını omuzuna atmış ardından kızın şaşkın bakışları arasında kucakladığı gibi odadan çıkmıştı.
'Tibet ne yapıyorsun? Bıraksana beni!'
'Kes sesini, sinirliyim, o yüzden sus. Kalbini kırmak istemiyorum.'
'Başkasına sinirlisin bana ne diye patlıyorsun ya!'
'Doğa!'
'Uf tamam be' Tibet sabır çekerek kızı arabaya bıraktığı gibi kendi de koltuğuna yerleşerek çantasını arkaya atmıştı. Arabayı çalıştırarak hastane bahçesindekilerin şaşkın bakışları altında gürültü ile yola çıktığında sinirle de nefesini bırakmıştı adam. Kafasında kurup durduğu, sinirinin hala geçmediğini başını sallamasından anlıyordu Doğa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Şafağı |Şafak Serisi|
Fiksi Remaja(Şafak Serisinin 2. Kitabıdır.) Koyu kızıla boğulmuş bir hikayenin baş kahramanlarının kanından gelen gençler... Hayatları boyunca dostluk, aile, sevda, umut ve destek olmanın anlamını büyüklerinden öğrendiler. ...