Bölüm 39 - Ulan

4.6K 281 26
                                    

İyi akşamlar millet... 

Medyadaki parçaya bakınca az biraz Rap e sarmış olabilme ihtimalimi göz önüne alırsak bu parçalar bence normaldir. Ve evet psikolojim falan bozulmadı ama Rap'in bir çeşit kendini dışa vurum olduğuna inanan, ayrıca Ankara havası da İtalyan Operası da dinlemekten zevk alıyorum. Ve yine evet farkındayım çok çok uzun zamanlar bırakıyorum bölüm aralarında ama umuyorum ki bunu yine belli bir raya yerleştireceğiz. Sadece sabır dilemek geliyor elimden çünkü bendeniz birazcık dağınık kalabiliyorum bu aralar. 

Siz beni anladınız, en azından öyle var sayarsam hepinize bana sabır ettiğiniz için teşekkür ederim... Evime döner dönmez daha verimli çalışma düzeninde yaşamayı da ümit ederek size iyi okumalar dilerim... 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

'Sadede gel.' Tibet keskin tavrını ortaya koyunca Savaş derince soluklanmıştı.

'O ruhu sert hatunlardan abi, çok güçlü kabul ama bunun ne kadarını kaldırır bilmiyorum. 27 gün önce yaşandı bunlar çıkmadı evden. İki kez kurye geldi, ikisini de geri çevirdi. Geçen pencereden gördüm sanki korkuyor gibiydi, sanki birinin ona sarılmasına ihtiyacı vardı.'

'Nah korkuyor. Aslan gibi hatun lan. Çekilmiş evine karar benim hayat benim demiş. Eğer ki diğerleri gibi sabah vıcık vıcık sana yapışsa şuan çoktan sırtını dönmüştün. Helal olsun Hilde'ye. Seni de süründürür birisi dediğimde çakal çakal gülüyordun kadın kapısında it etmiş seni koçum... Eline sağlık.' Tibet Savaş'ın yüzüne su çarparcasına gerçekleri savuştururken onun renkten renge girdiğini görerek gülmüştü. Lafta değildi söylediği harbiden de içten bir şekilde iyi yaptığını düşünüyordu.

'Ne kapısında it olacağım ya.' Savaş kuyruğu yeniden dikleştirmeye çabalasa da bir kere ipi Tibet Kasırga'nın parmakları arasına tutuşturup geriye adım atmıştı, artık kaçışı kurtuluşu yoktu işte.

'Az önce sen demedin mi 27 gündür evden çıkmıyor diye.'

'İzlettim ben a-'

'Bana maval okuma koçum. İzlettiysen nasıl sen penceredeki halini görüyorsun? Bana senaryo üretme, git, paşa paşa kendine itiraf et ilk önce, ondan sonra da gel ben kabul ettim sen yardım et de, o zaman tüm imkanları seferber edeyim.'

'O iş olmaz işte. Kusura bakma da bir haber verip gitse bu kadar koymazdı, sanki isteği dışında ona dokunmuşum gibi davranıp kaçar gibi gitmesi, telefonuma yanıt vermemesi koydu.'

'Sen aynısını başkasına yapmadın mı? Belki Hilde'de senin gibi çapkın, ne olacak o zaman?'

'Değil. Masum o.' Savaş gözünün önüne gelen anlar ve aklını tarumar eden çapkın lafıyla anında oturduğu yerde diken varmış gibi ayaklanmıştı. Yalana gerek yoktu, ne kadar aklı o semalarda dolaşmak istemese de o gece olusunu hatırladıkça ilk olmadığının sağlamasını da yapmıştı. Hoş o gece bu düşünceyi kafasından geçirmemişti ama şimdi Tibet konuşunca aklına daha ne sansasyonel fikirler geliyordu açıklayamazdı.

Karanlığın Şafağı |Şafak Serisi|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin