Multilere bakmayı atlamıyorsunuz değil mii^^
Keyifli okumalar :)
Müzik son bulduğunda sahneden indim ve dikkatimizi dağıtmamak için köşede durup sessizce bizi izleyen Damla'ya doğru çevirdim adımlarımı. Arkadaşlarıma gülümserken kendi aralarındaki konuşmalarına katılmak istesem de Damla'nın yanına vardım.
"Harikaydın Asel!" Birkaç saniye durup bana baktı sadece ve hemen yüzü asıldı. En yakın arkadaş, dost olmak da böyle bir şeydi işte. Ona bir derdim olduğunu söylememe gerek yoktu. "Ama sen mutlu değilsin. Neden?"
"Bilmiyorum Damla," diyerek omuz silktim. "Sanki güzel olmadı. Kendimi veremedim sanırım şarkıya. Aslında her zaman ki gibiydim ama bir gariplikte vardı bir yandan."
"Kesinlikle ben de öyle düşünüyorum," diyen sesi duyduğumda suratım daha da asıldı. Derin bir nefes alarak arkamı döndüğümde Emre Hoca'nın kollarını göğüs hizasında bağlamış bir şekilde bana baktığını gördüm.
"Hocam..." diye mırıldandığım da anlayış dolu bir gülümseme belirdi yüzünde.
"Sorunun ne olduğunu bilmiyorum Asel ama lütfen bunu hallet ve provalara öyle devam et. Bu şekilde ilerleyemeyiz, kendini yormanın bir anlamı olmaz." Söyledikleriyle tabir-i caizse beynimden vurulmuşa döndüm. Yıllardır eğitim görüyor, günün birinde bu kurstaki gösteride yer almanın hayalini kuruyordum. Şimdi hayalimi gerçekleştirmeme aylar kalmışken belirli bir nedeni bile olmayan bir sorun yüzünden bunları duyuyordum.
"Hocam yapmayın," diyerek itiraz ettim hemen. "Bir sorun yok ki! Tanıyorsunuz beni, her şey mükemmel ilerliyor hayatımda. Çok mutluyum! Burada olmaktan, bu gösteride yer alacak olmaktan..."
"Asel," diyerek sözümü kestiğinde yalvaran gözlerle ona bakmaya devam ettim. "Yeterince istemediğini ya da başka bir şeyi ima etmiyorum. Sadece, kendini çok fazla veremediğini ve şarkıyı hissedemediğini söylüyorum. Birkaç yılda bir yaptığımız bir gösteri, biliyorsun. Kusursuz olmasını ve izleyen herkesi büyülemesini istiyorum."
"Bunu başarabilirim," diye direttim.
"Başarabileceğini biliyorum." Başını salladı. "Ayrıca seni uzaklaştırmıyorum da. Sadece biraz dinlen ve kafanı boşalt. Elbette çalışmalara ara vermeyeceksin ve hep çalışacaksın ancak hazır olduğunu hissedene kadar genel provalara gelmeni istemiyorum." Hayal kırıklığı ve üzüntüyle Emre Hoca'ya bakarken kolumda Damla'nın elini hissettim. Güç vermek ister gibi hafifçe sıkıyor, yanımda olduğunu belli ediyordu.
"Hazır olduğuma nasıl ve ne zaman karar vereceğiz?" Her ne kadar içimden itiraz etmek gelse de bunun bir işe yaramayacağını biliyordum. Emre Hoca harika bir adam, mükemmel bir sanatçıydı. Bizlere arkadaşmışız gibi yaklaşsa da konu bildiklerine ve kendi gerçeklerine geldiği zaman asla taviz vermezdi.
"Buna sen karar vereceksin ve inan bana o gün geldiğinde anlarsın. Senden istediğim tek şey, sahneye çıktığında söyleyeceğin parçaya tamamen odaklanman. Müzik başladığı zaman kafanın içindeki sesleri susturup yalnızca onu duymalısın. Anlıyorsun değil mi Asel?"
"Anlıyorum," dedim başımı sallayarak. "Her ne kadar bunun aksini istesem de anlıyorum."
Gülümseyerek koluma dostça dokunduktan sonra, "Sana güveniyorum," dedi. "Başaracağından eminim. Sen de kendine güven."
Emre Hoca başka bir şey söylemeden tüm iç çatışmalarım ve karmaşamla beni yalnız bıraktı.
"Hadi üzülme," diyen Damla'ya döndüğümde onun da en az benim kadar üzgün ve şaşırmış olduğunu görebiliyordum. "Söylediklerini duydun. Yalnızca dinlenmen için verilmiş bir ara bu. Daha sonra kaldığın yerden devam edeceksin Asel."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Sürat
General FictionBenliğini acılara köle yapmış genç bir adam ve hayatı boyunca mutluluğu tatmış genç bir kız... En büyük korkuları hız iken tutkuları olabilecek mi? Üç genç... Üç taze hayat... İki farklı aile... En büyük korkuları, en derin tutkularıydı hız." *Güven...