Keyifli okumalar dilerim :) Lütfen yorum yapmayı unutmayın
Son birkaç dakikadır hayatım gözümün önünden geçip gidiyordu. Bunun hep insanın en mutsuz olduğu ya da sona yaklaştığını düşündüğü anlarda başına gelir sanırdım ama bende durum tam tersiydi. Mutluluktan ölecekmiş gibi hissediyor ve hayatımdaki en anlamlı anları düşünmeden de edemiyordum. Evran ile yol boyunca yürümeye devam ettik ve genelde sesimizi bile çıkarmamamıza rağmen hiç şikâyetçi değildim. Benim için buradaydı. Arabasını bırakıp yürümeyi tercih etmişti ve bu, biraz olsun beni önemsediğini gösterirdi. Garip düşüncelere dalıp kendimi kaybederek kafamdan bir şeyler uydurmak istemezdim ama engel de olamadım. Benim için bir şeyler yapıyor olması suyun üzerinde yürümeyi öğrenmemle eş değerdi sanki.
İçimdeki mutluluk bir gülümseme eşliğinde yüzüme yansırken bir yandan da ona belli etmeden derin derin nefesler almaya çalıştım.
"Benim yüzümden yürüyorsun. Arabaya da binebilirdik aslında, sorun olmazdı."
"Sorun değil merak etme," dedi omuzlarını silkerek. "Ev yakın zaten." Sessiz kalıp ona cevap vermediğimde bana doğru dönerek, "Deniz'in ısrarları yüzünden gelmek zorunda hissetmiyorsun kendini değil mi? Eğer istersen hemen seni evine bırakabilirim."
"Hayır," dedim hemen. Yeşil gözlerine, yüzüne dikkatle bakarak gerçekten rahatsız edip etmediğimi anlamaya çalıştım ama bu imkânsızdı. Hem henüz onu bu kadar iyi tanımıyordum hem de boştu Evran. Yanımdaydı ama sanki yoktu. Onunla burada yürüyor olmam çok doğaldı. Bir değişiklik hissetmiyor gibiydi ya da biraz sonra onlarla vakit geçirecek olmam önemsizdi. Gitsem de kalsam da fark etmezdi sanki onun için. Bunun beni biraz olsun yaraladığını itiraf etmeliydim ama onu tanıdığım andan itibaren gözlerinde gördüğüm şey bu olduğu için kafama çok takmamaya çalıştım. Herkese, her şeye karşı duruşu böyleydi. "Eğer gerçekten senin için de sorun yoksa ve rahatsız etmeyeceksem gelmek isterim."
"Elbette sorun yok," diyerek önüne döndü. Söylemesi gereken şeyi söylüyordu ve sonra susuyordu. Çevremdeki insanlardan o kadar farklıydı ki! Evran'ın uzun ve hızlı adımlarına yetişmek için dikkatimi tekrar yola verdiğimde telefonum çalmaya başladı. Gece'nin aramasından ve daha tam anlamıyla başlamamış mutluluğumu bozmasından o kadar korkuyordum ki annemin aradığını gördüğümde rahatladım.
"Efendim anne?"
"Asel, gelmeyince merak ettim kızım. Neredesin?" diye soran anneme ne demem gerektiğini düşünmeye başladım. Evran yanımdayken ve her şeyi duyuyorken fazla da seçeneğim yoktu aslında.
"Ben arkadaşımla birlikteyim hala," dedim bir yandan da Evran'a bakarken. Arkadaşım değildi, biliyordum ama en mantıklısı da buydu.
"Yemek hazırlıyorduk biz de teyzenle. Akşam amcan falan burada olacak," dediğinde yüzümü buruşturdum. Bu, yokluğumun hemen ortaya çıkması demekti.
"Ben biraz geç geleceğim anne, beklemeyin yemeğe." Arkadaşlarımı tanıyıp tanımadığını sorgulama kısmına geçtiğini anladığımda lafı değiştirip telefonu kapattım. Kısa bir mesajla çoğu şey özetlenebilirdi.
Okuldan arkadaşlarımla birlikteyim, merak etme. Gece sorarsa kızlarla çıkmış dersin. Ben gelince sana anlatırım annem, öptüm.
Yanlış insanlarla takılmayacağımı bilen ve arkadaşlarımın çoğunu tanıyan anne ve babam bunu sorun yapmayacak olsa da Gece yüzünden tedirgin oluyordum. Yokluğumu fark ettiği ilk anda telefona sarılacağından emindim. Yine de bu güzel anı bozmasına izin vermeyecektim.
Evran, "Eğer annenin içi rahat etsin istersen Gece'yi de davet edebiliriz," dediğinde gözlerimin kocaman açılmasına engel olamadım.
"Yok, hiç gerek yok." Evran, kesin itirazımı duyduğunda başka bir şey söylemeyip yürümeye devam etti. Çok geçmeden de oldukça şirin bahçesi olan müstakil bir evin önünde durduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Sürat
General FictionBenliğini acılara köle yapmış genç bir adam ve hayatı boyunca mutluluğu tatmış genç bir kız... En büyük korkuları hız iken tutkuları olabilecek mi? Üç genç... Üç taze hayat... İki farklı aile... En büyük korkuları, en derin tutkularıydı hız." *Güven...