Keyifli okumalar :)
Karşımdaki çocuğu gördüğüm zaman istemsizce kaşlarım çatıldı. Bir anlık duraksamanın ardından kolumu elinden kurtardım. Yüzündeki kırmızılıklar solmaya başlamış gibi duruyordu. Dudağındaki şişliği, kaşının kenarındaki küçük yara bandını ve elmacık kemiğindeki morluğu göz ardı edersem, o akşamkinden çok daha iyi göründüğünü söyleyebilirdim.
"Bakıyorum da iyileşmişsin. Beni hatırlaman garip hâlbuki kendinden geçmiş haldeydin."
"Sabah uyandığımda sizi gördüm," dedi omuzlarını silkerek. "Yoksa akşam hiçbir şey hatırlamıyordum. Gece'nin beni bulduğu an bile silik sayılır."
"Neyse ne," diye mırıldanıp gözlerimi yeşil gözlerinden çekerek etrafta gezdirdim. "Gece'yi arıyorum ben. Nerede olduğunu bilme ihtimali olan kişiye gitmemi engellediğine göre sen biliyorsun."
"Aslında," diye mırıldandıktan sonra alayla, "Bilmiyorum," dedi. Kaşlarımı kaldırdıktan sonra ona gülümseyerek yürümeye devam ettim. Az önceki çocuğun yanına gittiğimi anladığında tekrar kolumdan tutup beni çekti. "Nereye gidiyorsun sen? Onun yanına gitmek istemezsin demedim mi az önce?" Biraz önceye göre daha sinirli duruyordu. Her söylediğinin yapılmasına alışkın olan kontrol manyağı tiplerden olsa gerekti. Yeşil gözlerindeki hareler biraz daha koyuydu şimdi.
"Sana fikrini sormuyorum ki!" Çevremizdeki birkaç kişinin bize döndüğünü hissetsem de umursamadım. "Yalnızca Gece'yi arıyorum."
"Burada değil. Eğer olsaydı eminim ki burada, böylesine uyumsuz görünen kızı hemen fark ederdi."
"Hah! Ben mi uyumsuzum?" Hiçbir şey söylemeden gözlerini üzerime diktiğinde gerildiğimi hissettim. Ben rahatsızca yerimde kıpırdanırken, "Büyük ihtimalle bu gece yarışmayacaktır, ondan gelmemiştir. Seni evine götüreyim," diyerek koluma uzandığında geriye doğru adım attım. Hayatın tozpembeden oluşmadığını bilecek yaştaydım, elbette bana yardım teklifinde bulunan herkesin iyilik meleği olduğunu düşünmüyordum. Hayatımda bir defa gördüğüm çocuğa, onu ne halde gördüğümde ortadaydı üstelik, inanmam için hiçbir neden yoktu.
"Başımın çaresine bakabilirim, teşekkürler." Elimle gitmesini işaret etmeme rağmen kıpırdamadan bana bakmaya devam etti. Üstelik dakikalardır aynı yüz ifadesi ve aynı çatık kaşlarıyla duruyordu karşımda. Sinirlerim daha da bozulurken, "Duymuyor musun? Yardım istemiyorum," diyerek sesimi yükselttim.
"Duymuyor musun?" diye beni taklit ederek sesini yükseltti. "Senden izin istemedim."
"Gece'yi arayacağım," diye sinirle söylenerek telefonumu çıkardım. Hemen yanımda sanki kaçacakmışım gibi gözlerini benden ayırmadan dikiliyordu. Gece'yi birkaç kez aradıktan sonra açmayacağından emin olup ofladım.
"Alper'i arayacağım," diye mırıldandım. "O da gelip alır beni."
"Ya Gece ya da hiç kimse," dediğinde sinirden gözlerimi kapatıp derin nefesler almaya başladım.
"Alper Gece'nin arkadaşı!" diye bağırdım. "Benim de arkadaşım sayılır."
"Ya Gece," diye fısıldadı beni çileden çıkaran bir sakinlikle. "Ya da hiç kimse."
Oflayarak Gece'yi bir kez daha aradıktan sonra açmayacağını kabullenip kendini süper kahramanım ilan eden bu çocuğu başından savma planları kurmaya başladım. Öyle boş boş dikilerek, kabullenip yürümemi bekliyordu.
"Bak," diye mırıldandım saçlarımı bileğimdeki tokayla toplarken. "Seni tanımıyorum. Sen de beni tanımıyorsun."
"Yani?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Sürat
General FictionBenliğini acılara köle yapmış genç bir adam ve hayatı boyunca mutluluğu tatmış genç bir kız... En büyük korkuları hız iken tutkuları olabilecek mi? Üç genç... Üç taze hayat... İki farklı aile... En büyük korkuları, en derin tutkularıydı hız." *Güven...