29. Bölüm/2

2.8K 174 11
                                    

Keyifli okumalar :)

Kime ait olduğu fark etmez, herhangi bir arabaya doğru ilerlerken bu kadar mutlu olmak benim için çılgıncaydı belki ama şu an korkumdan daha çok önemsemediğim bir şey vardı. O, yanımdaydı. Ağzının içinde gevelediği şeylere, bana bakıp bakıp homurdanmasına rağmen yanımdaydı ve benimle birlikte yürüyordu.

"Biraz fazla uzağa park etmişsin," diye mırıldandıktan sonra hapşırdığımda ters bakışlarını üzerimde hissettim.

"Sen de biraz fazla yerde oturmuşsun. Bu soğukta!" Gözlerimi devirip en azından arabaya kadar sessiz kalmayı seçtim. Şu an bir nevi bana yenilmiş olmanın acısını yaşıyordu ve Evran gibi birinin buna alışkın olmadığına emindim. Nasıl olacaktı ki? Hayatında, gelişigüzel konuştuğu insanları saymazsak, iki kişi vardı ve birisi zaten kuzeni diğeri de kardeşi gibi olmuş yakın arkadaşıydı. Dış güçlere alışkın değildi ve daha alışamadan yenilmek de onu biraz sarsmış olmalıydı. Kıkırtımı bastırmaya çalışarak dudaklarımı ısırdım ve beklemeden yanına geldiğimiz arabaya geçtim. Kemerimi takıp Evran'ın da taktığından emin olduktan sonra aklıma üşüşen olası kaza teorilerinde boğulmamak adına yanımda oturan Evran'ı ve benim sayemde de olsa kat ettiğimiz yolları düşündüm.

"Şu an arabayı son sürat kullanmak ve sen, bir daha beni görmek istemediğini söyleyene kadar da durmamak istiyorum." Kaşlarımı çatarak Evran'a yandan bir bakış attığımda bile söylediklerini yapmayacağına emindim. Sinirini atması için bu tarz konuşmaları sineye çekebilirdim. "Beni duyuyor musun?"

"Duyuyorum tabii ki Evran, neden duymayayım?"

"Neden tepki vermiyorsun o zaman? Hızlı gitmek istediğimi söylüyorum sana. Artık korkun falan kalmadı sanırım." Alaycı ses tonu gözlerimi devirmeme neden olsa da gülümsemeden de edemedim.

"Böyle bir şey yapmayacağını bildiğim için rahatım." Bir an duraksadığını gördüğümde gülümsemem genişledi. Zaman zaman da olsa Evran'ı tahmin edebiliyordum ve bu onu ürkütüyordu.

"Nereden biliyorsun peki?" Sorusu birkaç saniye duraksamama neden olsa da çok fazla üzerinde durmayıp omuzlarımı silktim.

"Bilmem. Yine de sana güveniyorum ve bu yüzden de beni korkutacak bir şeyler yapmayacağından eminim." Şaşkın bakışlarını üzerimde hissettiğimde söylediklerimi sorguladım. Hislerimi ve dahası Evran'ı fazla mı gözümde büyütüyordum? Çok kısa süredir tanıdığım biri olmasına rağmen bu kadar güvenmek ve onu da bu belirsiz arkadaşlığımıza çekmek hata mıydı?

"Güven kazanılan bir şeydir, Asel." Sakin ve ikna etmeye çalışan ses tonu beni kendime getirdiğinde ona doğru döndüm. "Bana öylece güvenemezsin. Bu hiç mantıklı değil ve sonunda da üzülen yalnızca sen olursun."

"Lütfen," diye mırıldandım gülmeye çalışarak. "Ders çalışmaya gidiyoruz, bu durumu çok da dramatize etmeyelim. Kendi kararlarımın bedelini ödeyeceğimi bilecek yaştayım."

Arkama iyice yaslanıp camdan dışarıyı izlemeye başladığımda, zihnimde oluşan "Evran Hakkındakiler" listeme bir madde daha eklediğimi düşündüm. Evran, araba kullanırken öylesine muhabbet edebileceğiniz biri değildi. En azından benim için değildi. Belki de bu eylem ona ne kadar farklı olduğumuzu hatırlatıyordu ve bana kıyamadığı için gelmiş olduğu sevincimi tam anlamıyla yaşayamamışken kendimi üzecek durumların içine girmeyecektim. Nasıl olsa karşısındaki susuyor diye onu konuşturmaya çalışacak bir adam değildi Evran.

***

Daha önce olduğu gibi ders çalışmak için yine aynı kafeye gelmiştik. Buraya çok sevdiği için mi yoksa hem sessiz hem de tanıdığı birinin mekanı olduğu için mi sürekli burayı tercih ettiğini bilmiyordum ama başka bir yere gideceğimizi düşünmemiştim bile. Son on beş dakikadır olduğu gibi yine hiç konuşmadan içeri geçtik. İlk gelişimizin aksine biraz daha kalabalık olsa da kafenin ferah havası sayesinde insan bunalmıyordu.

Son SüratHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin