Keyifli okumalar :)
Yoğun ve sıkıcı geçen bir günün ardından kızlarla birlikte kafeye doğru yürüyorduk. Bir şeyler hakkında konuşup gülüp eğlenmelerine rağmen dikkatimi onlara veremiyordum. Arada sırada gülümseyerek arada sırada da sanki dinliyormuş gibi başımı sallayarak onay veriyordum söylediklerine. Genellikle dersimin olduğu günlerde görüştüğüm, konuştuğum kendilerince iyi olsalar da asla Damla'nın yerini tutamayacak kızlardı. Şimdi Damla yanımda olsaydı daha ben ağzımı açmadan bir derdim olduğunu anlardı. Anlamlandıramadığım sıkıntılarıma çözüm bulur ve sanki ablammış gibi bana yol gösterirdi. Babasıyla güzel bir gün geçirmek için dışarı çıktığından dolayı birkaç saattir mesajlaşmıyorduk. Şimdi arasam beni geri çevirmez ve benimle sohbet ederdi, biliyordum ancak onca yıldan sonra babasıyla geçirdiği mutlu anlarına müdahale etmek istemiyordum.
Telefonumun çaldığını ve Gece'nin aradığını görünce kızlarla vedalaşıp yürümeye başladım.
"Efendim Kara Şövalye?"
"Çıktın değil mi Asel? Kapıdayım ben, seni bekliyorum."
"Geliyorum hemen," dediğimde, "Çabuk ol," diyerek telefonu kapattı. Bu kabalığı gözlerimi devirmeme neden olsa da alışkın olduğum için üzerinde durmadım. Gece, kaba davranıp canımı sıkar sonra da ondan beklemediğim bir şey yapıp mutluluktan bulutların üzerine çıkarırdı.
Turnikelerin önünde beni beklediğini gördüğümde adımlarımı hızlandırdım. Alper ile sohbet ediyordu. Aramızdaki mesafeye rağmen beni gördüğünde elini kaldırıp geç kaldığımı işaret etmeye başlamıştı bile. Klasik, sabırsız Gece'ydi.
"Geldim işte Gece," dedim sinirle. "Ne bu acele?"
"Seni eve bırakıp başka bir yere geçeceğim," dediğinde bakışlarım hemen Alper'i buldu. Yarışa gidiyor olma ihtimalleri saniyeler içinde aklıma düşmüştü. İçimde yükselen panik dalgasına engel olamadım.
"Niye öyle bakıyorsun?" Alper gözlerini kocaman açarak şaşkınlık ve korkuyla sorduğunda gözlerimi devirip tekrar Gece'ye döndüm.
"Nereye gidiyorsunuz Gece?"
"Sakin ol prenses," dedi hemen alayla. "Hep birlikte bir şeyler yemeye gideceğiz, yarış yok."
"Doğru söylüyorsun değil mi?" Sözüne güvenip ona inansam bile sırf korkup endişelendiğim için bana yalan söyleme ihtimalini de göz ardı edemezdim. Üstelik teyzem fazlasıyla endişelendiği ve amcam da sinirlendiği için kimseye bir şey söylemeden kendi kendimi yiyip bitirerek onu bekliyordum böyle günlerde. Nasıl başaracağımı bilmesem de şu sıralar en büyük planım onu yarışlardan uzak tutmaktı.
"Kimlerle birlikte?" Şüpheyle sorduğum sorulardan bunaldığını belli edecek şekilde ofluyordu ama önemsemedim.
"Genellikle yarışan kişiler," dedi derin bir nefes almadan hemen önce. "Ve birkaç kişi daha. Soruların bittiyse gidebilir miyiz artık? Trafik vardır zaten, yolda saatler geçirmek istemiyorum."
Onu çevresinden ayıramayacağımı kabul ettiğim için en azından yarışa gitmiyor olduğunu öğrenmenin rahatlığıyla başımı salladım. Birlikte arabaya vardığımızda aklıma gelen fikirle gülümseyerek Gece'ye döndüm.
"Düşündüm de..."
"Düşünmen beni korkutuyor." Neden bu kadar yakın olduğumuzu sorguladığım anlardan birini yaşıyor olsam da bunu daha sonraya bıraktım. "Ne zaman yeni bir fikirle gelsen sonu benim için kötü bitiyor."
"Abartma Gece," dediğimde gözleri büyüdü. Bir ay öncesini hatırladığını biliyordum. Bir akşam, Damla ile dışarı çıkmak için babamı ikna etmiştim ancak tek şartı Gece'nin de yanımızda olmasıydı. Hep birlikte birkaç saat geçirdikten sonra Gece'nin yanımızdan ayrıldığı kısa bir zaman diliminde yalnız olduğumuzu sanan bir çocuğun bize asılmasıyla Gece kendini büyük bir kavganın içinde bulmuştu. Kavgada tek başınayken tanıdık birilerinin onu görüp yardım etmesi ise büyük bir şanstı.
"Biraz da senin suçundu." O akşam kafamda canlanırken, Gece'nin canının yandığı aklıma gelince tekrar kötü hissetmekten kendimi alamadım. Şimdi garip bir şekilde aklıma biri daha geliyordu. Kendinden geçecek kadar darbe aldığında onun da canı çok yanmış olmalıydı. "Her neyse," dedim başımı iki yana sallayarak. "Yalnızca, belki ben de gelirim diyecektim. Böylece yolunu değiştirmen de gerekmez."
"Ateşin mi var?" Gözleri birkaç saniye üzerimde gezindikten ve eliyle yüzümü yokladıktan sonra Alper'e baktı. "Sence onu hastaneye götürmeli miyim?"
"Belki de kızın sözünü kesmemelisin artık," dedi sıkılmış bir ses tonuyla. "Hem gelmek istese suç istemese suç."
"Kesinlikle!" diyerek Alper'i Gece'nin keskin bakışlarından kurtardım. "Neden gelmemi istemiyorsun?"
"Sorun istememek değil. Neden gelmek isteyesin ki? Arkadaşlarımı sevmiyorsun bile ve gecenin sonunda suratın asık bir şekilde eve döneceksin."
"Hayır! Bu sefer gelmeyi kendim istiyorum Gece. Neden suratımı asayım?"
"Peki o zaman," dedikten sonra uzamış saçlarında dolaştırdı ellerini. "Şimdi bana gerçek nedenini söyle bakalım. O zaman gelmene bir şey söylemeyeceğim."
Gözleri üzerimde gezindikçe sanki aklımdan geçenleri görebilecekmiş gibi geriliyordum. Her ne kadar iyi ve olumlu bir başlangıç yapmamış olsak da Evran'ın nasıl biri olduğunu merak ediyordum ve bunu en iyi kendisi gibi hıza tutkun insanların arasında görebilirdim. Gerçek ve rahat olabilirdi.
"Eğer seninle zaman geçirmemi istemiyorsan, tamam." Acındırma ve üste çıkmanın işe yaracağını biliyordum ve değişen bakışları da bunu kanıtlıyordu. Gece Yalçın'ın dayanamadığı şeyler listesi bile yapabilirdim.
"Gidelim başımın belası," diyerek arabayı işaret etti. Alper de kendi arabasına geçtikten sonra derin bir nefes aldım. Ne yaptığımı, neden yaptığımı ve neler olacağını bilmiyordum. Garip bir his eşliğinde bilinmezlikte ilerliyor gibiydim.
Hemen yana kaydırın lütfen, diğer bölüm de yayında^^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Sürat
Aktuelle LiteraturBenliğini acılara köle yapmış genç bir adam ve hayatı boyunca mutluluğu tatmış genç bir kız... En büyük korkuları hız iken tutkuları olabilecek mi? Üç genç... Üç taze hayat... İki farklı aile... En büyük korkuları, en derin tutkularıydı hız." *Güven...