Keyifli okumalar :) Yeni bölüm akşama ya da yarın gelecek^^
Evran ile birlikte el ele parkta yürürken gülümsemeden edemedim. Üzerimde geçen gün bana verdiği hırkası vardı yine. Geri vermemi istememişti. Zaten benim de içimden gelmiyordu. Yanımda ona ait bir şeylerin olmasına sevinirken elimi tutmasıyla gülümsedim. Her zamanki gibi yine çok konuşmayıp yalnızca beni dinlese de gözlerimin içine uzun uzun bakması bile yetiyordu. Yeşil gözlerini bir an bile aklımdan çıkaramazken nasıl yetmezdi zaten?
"Sana bir şey söylemek istiyorum." Kararsız ses tonunu duyduğumda bir an karamsarlığa kapılsam da elimi daha da sıkı tutması umut veriyordu. "Böyle yan yana olsak da bir şeyler eksik biliyorum. Duymak istediğin, emin olmak istediğin şeyler var ve çok haklısın. Ben..."
Duyduğum zil sesi ve gürültüyle birlikte gözlerimi açtığımda çığlık attım. Neredeyse ağlamak üzereydim. Evran ile birlikteydim ve rüyada bile olsa belki de beni sevdiğini söyleyecekti! Suratım asık bir şekilde sinirle yatağımdan çıkıp merdivenleri indim. Annemin evde olmadığını anladığım için anahtarını unuttuğunu sanıp söylenirken kapıyı açtığımda günün ikinci çığlığını attım.
"Damla!" Hemen içeri girip bana sarıldığında onu ne kadar özlediğimi daha iyi anladım. Ailem gibiydi Damla. Sürekli yanımda olan ve varlığına alıştığım kız kardeşimdi. "Neden haber vermedin geleceğini? Daha orada kalacaksın sanıyordum."
"Öyleydi zaten," diyerek omuz silkip kapıyı kapattı. "Ama hem annemi hem de seni çok özledim ve atlayıp geldim."
"İyi ki geldin," diyerek gülümseyip tekrar sarıldım. "Çok özlemişim seni. Hiç bu kadar ayrı kalmamıştık. Babanla aranı düzeltmek için gittiğini biliyorum ve iyi ki de gittin ama çok alışmışım sana."
"Sakin ol kızım!" Kıkırdayarak dolan gözlerini kırptı. "Buradayım işte, geldim. Hem benim rolümü çalmasana! Ben gibi davranmaya başlamışsın, bozuşuruz."
"Tamam tamam," dedikten sonra gülümseyerek koltuklara geçtik. Birbirimize anlatacağımız çok şey olduğunu biliyorduk ikimiz de. Telefonla konuşmak ya da mesajlaşmak aynı şey değildi. Şimdi yüz yüze gelmiştik ve konuştuğumuz onca şeyi en başından sanki hiç bilmiyormuşuz gibi tekrar konuşacaktık eminim ki. Dost olmak böyle bir şeydi işte.
"Sevim teyze nasıl bıraktı seni erkenden?" diye sorduğumda buruk bir tebessüm belirdi yüzünde.
"Ona da sürpriz olsun diye haber vermemiştim ama tabii ki sürpriz yine bana oldu. Seyahate çıkmış, evde yoktu. Geldiğimi öğrenince akşam yola çıkacağını söyledi." Bir türlü dikiş tutmayan aile bağları beni üzse de ona belli etmemeye çalışarak güldüm.
"Oh! O zaman akşama kadar vaktimiz var. Bugün ki dersleri ekeriz ve akşama kadar evden çıkmayıp bol bol dedikodu yaparız," dediğimde gülerek başını salladı.
"Hadi o zaman, kahvaltı hazırlayalım önce!"
Birlikte güzel bir kahvaltı masası hazırladıktan ve abur cuburlarımızı da yanımıza aldıktan sonra sohbet etmeye başladık. İzmir'de gezdiği gördüğü yerleri anlatırken söz önünde sonunda babasına ve onun eşine gelmişti. Babasıyla arasının düzeldiğini ve onca yıl sonra bundan daha iyisinin olamayacağını söylese de ona hala kırgın ve kızgın olduğunu görebiliyordum. Bahsetmekten kaçınsa da bir parçası onu affedemiyordu. Onun yerinde olduğumu düşünmek bile beni mahvederken o tüm bunlarla baş etmeye çalışıyordu.
"İyi bir kadın gibi," diyerek omuz silkti. "Kaldığım süre boyunca pek konuşmadık aslında. Kendince sohbet etmeye ya da bir abla gibi yaklaşmaya çalışsa da ben yanaşmadım. Onların evinde kalmak, babamla görüşüp onu gerçekten tanımaya çalışmak bile anneme ihanet ediyormuşum gibi hissettirdi zaten. Bir de o kadınla vakit geçirmek, onu tanımak istemedim."
"Sevim teyzenin sana kızmadığını biliyorsun. Olanlar annen ve baban arasındaydı. Babanla görüşüp zaman geçirmek istemenden daha doğal ne olabilir ki?"
"Biliyorum ama yine de kötü hissetmekten de alamıyorum kendimi. Zaten dönerken babamla konuştum. Sürekli oraya gitmek istemediğimden bahsettim. İşlerinin yoğun olmadığı bir dönemde o İstanbul'a gelecek," dediğinde, "Çok sevindim Damla'm," dedim.
"Neyse! Benim dramatik hayatımı boş ver de anlat bakalım şu Evran Bey'i."
Evran'ın adını duyar duymaz hissettiğim heyecanın tarifi yoktu. Yüzümde de engelleyemediğim gülümsemem peyda olmuş olacak ki Damla'nın alaycı ve eğlenen bakışlarıyla karşılaştım.
"Olay basit bir, 'gözleri çok güzel Damla'dan' ibaret değil sanırım ha?"
Kıkırdayarak, "Ama gerçekten çok güzel," dedikten sonra derin bir nefes alıp anlatmaya başladım. Bildiği yerleri bile atlamadan en başından en sonuna anlattım. Zaten onun hakkında konuşmak, bir şeylerden bahsetmek o kadar güzeldi ki! Yanımdaymış hissi veriyordu ve benim elimde yalnızca bu vardı.
"O zaman biraz düşünelim," dedikten sonra elini çenesinin altına koyup gözlerini kıstı. "Gözünün önünde duran ama göremediği gerçekleri ona göstermeliyiz. Bu bir kurtarma görevidir!"
Mutsuz halinden çıkarak tekrar tanıdığım Damla olduğunu gördüğümde kahkaha atarak, "Dur kızım," dedim. "Yavaş ol! Hem ne kurtarmasıymış bu?"
İyilik perisi gibi görünmek ister gibi ellerini çenesinin altında birleştirip gülümseyerek gözlerini hızlı hızlı kırptı. "Tabii ki seni bu karamsarlıktan, onu da bu bedbaht yaşamından," dediğinde gözlerimi devirdim.
"Ben de seni ciddi ciddi dinliyorum. Hoş geldin eski ve kesinlikle özlemediğim Damla!" Yerinden kalkıp yanıma geldikten sonra yağlı olduğundan emin olduğum dudaklarını önemsemeyip sulu sulu öptü.
"Of, çok iğrençsin!" Yalandan olduğunu bildiği sözlerimi ve davranışlarımı önemsemeyip çantasından asla ayırmadığı kalemini ve not defterini çıkardı.
Şımarıkça, "Neyse ki beni her halimle sevdiğini ve özlediğini biliyorum," dediğinde kıkırdayarak, "Neyse ki," dedim. "Niye çıkardın bunları?"
"Sana bunun bir görev olduğunu söylemiştim ve bu göreve bizzat kendimi atıyorum." Şaşkınlıkla yüzüne bakarken hayal kırıklığına uğramış bir yüz ifadesiyle gözlerini devirdi. "Formundan çok şey kaybetmişsin bal ırmağım," dediğinde güldüm. Adımı ve anlamını amcamdan sonra en çok seven kişi Damla'ydı belki de. "Buraya bildiğimiz şeyleri ya da yapılacakları yazıyoruz. Hiçbir şeyi atlamamalı ve soğuk ama yeşil gözleri olan Evran Bey'i kendine getirmeliyiz. Tekrar ediyorum. Bu bir görevdir!"
Mutlu hafta sonları dilerim :) Buraya yüksek lisans derslerine çalışmak için yıllık izninden kullanmak zorunda olan bir yazar olarak geldim :( Bu yüzden çok hızlı gelemiyor bölümler ama daha hızlı düzenleme yapmaya çalışacağım.
Oy ve yorumları unutmayın lütfen^^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Sürat
General FictionBenliğini acılara köle yapmış genç bir adam ve hayatı boyunca mutluluğu tatmış genç bir kız... En büyük korkuları hız iken tutkuları olabilecek mi? Üç genç... Üç taze hayat... İki farklı aile... En büyük korkuları, en derin tutkularıydı hız." *Güven...