25. Bölüm/2

3.2K 239 44
                                    

Keyifli okumalar :) Çünkü bence keyifli bir bölüm olur kendileri ^-^

Yanında en yakın arkadaşı olduğu zaman her türlü deliliği yapabilirmiş gibi hissederdi insan. Yeri geldiğinde normalde olduğu mantıklı hallerinden uzaklaşıp yaşı kaç olursa olsun küçük bir çocuğa bile dönüşme potansiyeli taşırdı. Buradaki temel olay arkadaşın ne kadar yakın ve ne kadar çılgın olduğuydu tabii. Damla, her insanın sahip olmak isteyeceği türden bir arkadaştı. Sizinle ağlayan, mutluluğunuzda ya da başarınızda kahkahalar atan ve tüm bunların yanında da çocuksu ruhunu asla öldürmeyen biriydi. Ailem ve çevremdeki insanlar benim için de aynılarını söyleseler de onun eline su dökemeyeceğime emindim.

Bugün, ders çalışmak için Evran'ı ben aradıysam ve yanında bir de Damla'yı götürüyorsam başka bir açıklaması olamazdı zaten. Akşamki dersimizin de iptal olmasından sonra birlikte zaman geçireceğimizi düşünürken elime telefonu tutuşturmasıyla ne yapacağımı şaşırmıştım. Ona göre bir an önce Evran ile tanışmalıydı. Bu kadar aceleci davranmasının nedeninin yalnızca bana yardım etmek olduğunu söylese de meraktan ölecekmiş gibi hissettiğini biliyordum. Yine de ikna olup, belki de ikna olmak istemiştim, Evran'ı aradım ve birlikte ders çalıştığımız kafede buluşmak için sözleştik. Şimdi takside, onun yanına doğru gidiyorken tek gariplik yanımda Damla'nın da olmasıydı. Evran'a nasıl bir bahane uyduracağımı bilmesem de Damla rahat olmam gerektiğini söyleyip duruyordu. Evran'ın neden birlikte geldiniz diye sormayacağını tabii ki ben de biliyordum ancak rezil olmak da istemezdim.

"Biz burada inelim," diyen Damla'nın sesini duyduğumda kendime gelip etrafıma bakındım. Kafenin önündeydik ve Evran ile görüşmeme birkaç dakika kalmıştı yalnızca. Taksiden indiğimizde Damla gülerek koluma vurdu.

"Yol boyunca bir kez bile söylenmedin arabalara. Tedirgin bile olmadın!"

"Çünkü sayende tedirgin olacak başka şeylerim vardı," dediğimde kahkaha attı.

"Bu çocuk iyi gelmiş sana. Baksana fobinden bile uzaklaştırıyor." Gülümsememi saklamaya çalışarak gözlerimi devirdim.

"Arabalar benim fobim sayılmaz. Ne kadar tehlikeli olduklarını bir gün herkes görecek."

"Evet, hatta tüm dünya senin gibi yürümeye başlayacak." Damla'ya dil çıkarıp kafeden içeri girdim. Sanki üzerinde bir çeşit sinyal vardı ve gözlerim hemen onu buluyordu. Etrafa bakınmama bile gerek kalmamış yeşil gözleriyle buluşmuştum.

Damla ile birlikte yanına ilerlediğimizde ayağa kalktı. Az konuşan ve mesafeli biri olabilirdi Evran ancak kesinlikle kaba değildi.

"Hoş geldiniz," dedikten sonra Damla ile tanıştılar ve yerlerimize geçtiğimizde bile neden birlikte geldiğimizi soracak bir imada dahi bulunmamıştı ancak içim rahat etmediği için, "Dersten sonra bir şeyler yapacağız da burada bekleyebileceğini söyledim. Umarım senin için sorun olmaz," dediğimde Evran omuz silkip küçük bir tebessümle, "Elbette olmaz," dedi.

"O zaman başka masaya geçeyim de dikkatiniz dağılmasın." Damla, yalnızca benim anlayabileceğim bir gülümsemeyle yanımızdan ayrıldığında sandalyenin koluna astığım poşeti Evran'a uzattım.

"Yıkandı ve ütülendi," diyerek gülümsedim. "Ayrıca tekrar teşekkür ederim."

Üşüdüğüm için bana verdiği hırkasını gördükten sonra birkaç saniye gözlerini gözlerime dikti.

"Zahmet etmişsin," dedi. "Yıkanmasına gerek yoktu. Senden iğrenmezdim."

Söyledikleriyle eş zamanlı olarak kalp atışlarım hızlanırken ve istemsizce nefesimi tutarken, "Yani böyle şeyleri kafaya takmam, kimseden tiksinmem," demesiyle basit bir tebessüm eşliğinde moralimin bozulduğunu saklamaya çalıştım.

Son SüratHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin