28. Bölüm/1

2.8K 216 35
                                    

Keyifli okumalar :)

Bazı yollar güzeldir. Birlikte gittiğin insanlar, geçtiğin yerler bunu sana buram buram hissettirir ancak bazı yollar vardır ki nefret etsen bile yolun sonundaki kişi için güzeldir. Bulutların üzerinde yürüyormuş gibi hissettirip okyanusun dibindeki gizli hazineyi vaat eder. Benim hazinem de Evran'dı. Geçtiğim yollar ona çıkacaktı ve geri dönüşüm yoktu. 

Özgür'den adresi alabilmek için çok uğraşmış, aldıktan sonra da tek gidebilmek için dakikalarca dil dökmüştüm. Kafasında kurduğu senaryoların sorumlusu olarak kendini gördüğünü biliyordum ancak elimden geldiğince bu olayın dışında bırakacaktım onu. Hem bir anda tek başıma ve en hazırlıksız anında karşısına çıkmak istiyordum. Beni göreceğini bilen değil de karşısında beliriverdiğimdeki yeşil gözlerini görmek istiyordum.

"Buralar olduğuna emin misin abla?" Taksi şoförünün sorusuyla etrafıma bakındım.

"Evet, bir yanlışlık yok. Burada inebilirim." Sağa yanaştığında, "Bekleyeyim mi abla?" diye sorduğunda gülümsememi bastırmaya çalıştım. Eh, adam haklıydı. Benim geçtiğim yollar gerçekten güzel sayılmazdı.

"Gerek yok, teşekkür ederim," dedikten sonra ücretini ödeyip indim. Özgür'ün verdiği adresi ve yazdığı açıklamayı tekrar kontrol ettikten sonra yürümeye devam ettim. Kaybolmamdan o kadar korkuyordu ki küçük bir çocuğun bile anlayabileceği kadar açık cümleler kurarak notlarıma kaydetmişti. Bahsettiği, uzun zamandır kapalı olduğu her halinden belli olan köşedeki bakkalı gördüğümde elimi kalbimin üzerine götürdüm. Kendime duraksama izni vermeden biraz daha yürüdükten sonra gördüğüm araba tamircisiyle durdum. Yaşlı bir adam ve genç bir çocuk kapının önünde dikiliyordu. Adam, elindeki sigarayı attıktan hemen sonra beni fark edip kaşlarını çattı.

"Bir yeri mi arıyorsun kızım?"

"Ben..." Birkaç adım daha yaklaşıp, "Evran," diye mırıldandım. "Evran'ı arıyordum."

"İçeride o," dedi adam şaşkınlıkla. "Arkadaşı mısın?"

"Evet." Gülümseyerek elimi uzattım. "Asel, ben."

Ellerin göstererek, "Ellerim kir içinde kızım," dedi. "Mustafa ben de, hoş geldin."

"Tarık benim adım da," diyerek birden elime uzanan çocuğa şaşırsam da gülümsedim.

"Evran içeride kızım. Tarık çağırsın istersen."

"Bir sakıncası yoksa ben içeri geçebilir miyim?" diye sorduğumda gülümseyerek eliyle içeriyi gösterdi. Gerginliğimi belli etmemeye çalışsam da bayılacak gibi hissediyordum. Ben yürürken birileri ayaklarıma vuruyordu sanki. Öyle titriyorlar ve beni taşımakta zorlanıyorlardı ki! Derin birkaç nefes aldıktan sonra boş alanda yankılanan botlarımın sesiyle Evran'a doğru ilerledim. Yükselmiş arabanın altına doğru eğilmiş bir şeylerle uğraşıyordu. Kir içinde kaldığı belli olan siyah bir tişörtün üstünde tulumu vardı. O kadar dikkatli bir şekilde yapıyordu ki işini heyecanlandığımı hissettim. Evran'ı, hiç kimseye ve hiçbir şeye karşı bu kadar odaklı görmemiştim. Kasıtlı olarak dağıttığı dikkatinin hepsi şimdi bu arabanın üzerindeydi ve insan saçma olduğunu bilse de kıskanmadan edemiyordu.

"Tarık, şu elektrik bandını getirsene." Duyduğu sesin Tarık'a ait olduğunu sanmasına gülümseyerek bana doğru dönmesini bekledim. "Getirsene oğlum! Zaten hiçbir işe yaramıyorsun sabahtan beri, bari ayak işlerini yap."

Gittikçe yükselen sesine karşılık, "Belki de rica etmelisin," dedim.

O anı kelimelerle tarif edemezdim. Hayatımda hiçbir şeyi, sesimi duyduğu anda birkaç saniye donup kalması, ellerinin bile hareket edemeyişi ve kocaman açılmış yeşil gözleriyle bana dönüşü kadar mutluluk ve heyecanla izlememiş olabilirdim. Bir an olsun yanıldığını ya da yanlış gördüğünü sanmış olacak ki gözleriyle tepeden tırnağa taradı beni. Birazdan sinirli ifadesi ve hatta sözleriyle karşılaşacak olsam da kıkırdamadan edemedim. Evran, tam da görmek istediğim haldeydi. Şaşkın ve yakışıklı!

Son SüratHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin