Herkese keyifli okumalar^^
Alarm sesi odamın içini doldururken doğrulup kapattım ve tekrar eski halime döndüm. Bugün okula gitmeyecektim. Cesaretli ve inatçı tarafım onun için rutinimi değiştirmemem gerektiğini savunsa da baskın gelemiyordu. Hırçın tarafım bile o kadar kırılmıştı ki bir korkak gibi saklanmanın ve ruh halim düzelene kadar böyle yalnız başıma kalmanın en iyisi olduğunu fısıldıyordu.
Gözlerimi kapatıp tekrar uykuya dalmaya çalışacakken odamın kapısının açılmasıyla gözlerimi araladım.
"Neden kalkmadın Asel? Alarmın çalmadı mı?"
"Bugün gitmeyeceğim anne," dedim sesimi sabit tutmaya çalışarak. "Önemli bir dersim yok."
"Tamam o zaman. Keşke dün akşamdan..." Yanıma kadar gelip yüzümü gördüğünde sustu. Şaşkınlık ve endişeyle bana bakarken, "Ne oldu?" diye sordu hemen. "Ağladın mı sen? Gözlerin şişmiş."
"İyiyim, önemli bir şey yok."
"Seni üzen, seninle ilgili olan her şey önemlidir benim için." Yatağa oturup elini saçlarıma götürdüğünde gözlerimi kapattım. "Ne oldu? Anlat hadi."
Birkaç saniye sessiz kalsam da sonunda dayanamayarak, "Hiç önemsediğini ya da değer verdiğini düşündüğün birine kırıldın mı? Çok üzülüp ağlarken neden böyle oldu diye sorguladın mı anne?" diye sordum. Sesim çatlak çatlak çıkarken gözümden bir damla yaşın daha düşmesine engel olamadım.
"Eğer kırıldıysam gerçekten önemseyip değer vermişimdir ona," dedi sakince. "Ve eğer kırılacak, ağlayacak kadar değer vermişsem de sorgulamışımdır."
"Böyle cevap verme," dedim huysuzca. "Mantıklı olanı istemiyorum."
"Kırıldığım çok insan oldu. Buna anneannen ve deden bile dâhil," dediğinde derin bir nefes alıp asıl merak ettiğim soruyu sordum.
"Peki ya babam? Ona da kırıldın mı?"
"Kırıldım," dedi acıyla gülerek. "Çok kırıldım ama benim ya da çevremizdeki insanların yüzündendi. Onu yanlış anlarken kırılıp onun kollarının arasında iyileşirdim."
"Başka nasıl iyileşir peki insan?" Fısıltıyla sorduğum soruyu yanıtlamasından kaçınarak sırtımı döndüm. "Biraz yalnız kalıp uyuyabilir miyim?"
Cevap vermese de başıma kondurduğu öpücük ve duyduğum adım sesleriyle izin verdiğini anladım. Kendimi annemle, onu da babamla kıyaslamam anlamsızdı. Annem ve babam birbirlerine âşıktı, biz ise birbirimizi tanımıyorduk bile. Onu sevdiğim, hoşlandığım falan da yoktu. Tanımak, öğrenmek istemiştim. Önyargılı, kendi kafasında oluşturduğu hayatı yaşayan bir insan olduğunu göstererek kendini tanıtmıştı zaten. Söylediği o kaba sözleri, beni aşağılayışını asla unutamazdım. Tanıdığım Evran'ı sevmemiş ve bazı şeylerin uzaktan güzel olduğunu öğrenmiştim.
Yaklaşık iki saatin sonunda uyuyamayacağımı anladığımda pes ederek kalktım. Annem birkaç kez daha odama gelip beni kahvaltı etmek için ikna etmeye çalışmıştı ama kabul etmemiştim. Ağlamayı ve boşu boşuna kendimi yiyip bitirmeyi bıraktığımda yaptığım şeyin anlamsızlığını kavradım. O, benim hiçbir şeyim değildi. Asla hak etmediğim bir sürü şey söyleyip nefesimin kesilmesine neden olacak kadar kırmış olabilirdi ancak hiçbir şeyim değildi.
Rahat ve huzurlu olmak adına eşofmanlarımı giyip elimi yüzümü de yıkadıktan sonra aşağı indim. Annem, elinde kupası öylece oturuyordu. Benim için endişelendiğini biliyordum.
"Gitmemişsin." Yanına geçip oturdum. "Babamlara yardım etmeyecek miydin bugün?"
"Eminim ki tıpkı diğer günlerde olduğu gibi bugün de kendi başlarına halledebilirler," diyerek omuzlarını silkti. "Zaten o işler pek bana göre değil, biliyorsun. Sıkılıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Sürat
General FictionBenliğini acılara köle yapmış genç bir adam ve hayatı boyunca mutluluğu tatmış genç bir kız... En büyük korkuları hız iken tutkuları olabilecek mi? Üç genç... Üç taze hayat... İki farklı aile... En büyük korkuları, en derin tutkularıydı hız." *Güven...