1.Bölüm-İlk Bakış

29.5K 1.1K 62
                                    


       Mary yatağında uzanmış, tavanı seyrediyordu. Ne düşünmesi, ne yapması hatta nasıl tepki vermesi gerektiğini bile bilemeden öylece tavanı izliyordu. Emin olduğu tek bir şey vardı, o da babasına aşırı sinirli olduğuydu. Vergilerini zamanında ödememiş olan babası yüzünden bu duruma düşmüşlerdi. Bu durumdan kurtulabilmek için yollar aramıştı ama maalesef bunu başaramamıştı. Vergi ödemelerini uzatmayı denemiş fakat zaten vergilerin neredeyse iki yıldır ödenmediğini öğrenince şok olmuştu, nasıl böyle önemli bir bilgiyi babası onlardan saklayabilmişti, inanamamıştı. Yalan olması için çok dua etmişti ama gerçek önünde bir duvar gibi durmaktaydı ve bununla başa çıkamazdı. Daha sonrasında ise, kiracılardan daha fazla kira almayı düşünmüş ama onların da bu sene ne kadar zorluk çektiklerini bildiğinden buna gönlü razı olmamıştı. Mary çok fazla düşünmüş, kafa yormuştu ama bir çözüm yolu bulamadığından elinde hiçbir seçenek kalmamış, bütün çıkışlar kapanmıştı adeta. Geriye tek bir çare kalıyordu, babasına dayatılan bu isteği kabul etmekti. Hem ailesine dayatılan bu berbat isteği kabul etmezse ne gibi sonuçları olacağını da az çok biliyordu; babasının hapse girmesine dayanamazdı, bunu göreceğine ölmeyi tercih ederdi. Yıllar önce annesinin kaybından sonra şimdi de babasını kaybetmeyi göze alamazdı. Bu aileyi bir arada tutabilmek için ne gerekiyorsa yapmaya hazırdı, buna nefret edeceği bir adamla evlenmesi de dahildi!

       Kötü olan şey ise bundan sadece kendisi değil kız kardeşleri de etkilenecekti. Kendisi bu durumu kabul edemezken, kardeşlerini nasıl böyle bir hayat için ikna edebilirdi ki! Bunun mümkunatı yoktu. Kendisi kabul etse bile kız kardeşleri asla böyle bir durumu onaylamayacaklardı. Hem kimin bu evden gideceğine de kendileri karar veremiyorlardı. En kötüsü de buydu işte! Kardeşlerini korumak adına her şeyi yapardı ama hiçbir şey onun kontrolü altında ilerlemiyordu. Gelecek olan adam kralın yanından geliyordu ve büyük ihtimalle de ailesiyle ilgili her şeyi öğrenmişti, buna kaç kız kardeş oldukları da dahildi! Yani ikiz kız kardeşleri Alice ve Agnes'i saklayamaz, onları bu adamdan koruyamazdı. Tanrıya şükürler olsun ki üvey kız kardeşi Jamie bu pazarlıkta yoktu. İçi bu yüzden biraz olsun rahatlıyordu. Neden onun da bu anlaşmaya dahil edilmediğini bilmiyordu ama onun geride, babasıyla kesin olarak kalacak olması bir lütuftu.

       Jamie evin bütün işleriyle ilgileniyor, bütün çıkan ya da çıkabilecek sorunları hallediyordu. Mary Jamie'ye minnettardı, normal şartlarda bütün bunlarla kendisinin ilgilenmesi gerektiğini biliyordu ama annesi öldükten sonra bunu başaramamıştı. O evde nefes alamamaya başlamış, her şeyden uzaklaşmak istemiş, bu yüzden de atıyla çevrede küçük gezintilere çıkmaya başlamıştı. Gün geçtikçe bu gezintiler büyümüş ve neredeyse bütün gününü almaya başlamıştı, bu da Mary'e büyük bir huzur veriyordu. Haliyle hayatındaki en büyük huzur kaynağından, tek nefes alabildiği zamandan vazgeçmek istememişti, bu da bütün her şeyi Jamie'nin omuzlarına bırakmasına neden olmuştu. Her şeyi Jamie'nin omuzlarına bırakmasının büyük bir sorumsuzluk olduğunu biliyordu ama Jamie kadar güçlü olmadığının da farkındaydı. Alice ve Agnes ise Mary'den de beterlerdi. Her an her şeye ağlamaya hazır halleriyle, çıt kırıldım yapılarıyla ailenin en nazlı büyüyen üyeleriydiler. Onlara hiçbir şey söylenmiyor, başlarına buyruk yaşamalarına izin veriliyordu. Gerçi şu anki yapısıyla Mary de onlardan çok farksız sayılmazdı sadece o ağlamayı tercih etmiyordu.

       Bununla birlikte babası, onu hizaya getirmeye çalışmış; gezintilerinin azalması, evle ilgilenmesi gerektiğinden, bir hanımefendinin ancak böyle uygun bir eş bulabileceğinden uzun uzadıya bahsetmişti. Mary bunu denemişti ama yapamamıştı. Annesinin ölümünden sonra onun yerine, konumuna geçmek istememişti, kendisini annesine ihanet ediyor gibi hissetmişti. Annesinin ani ölümü onu çok etkilemiş, karakterinin farklılaşmasına neden olmuştu. Artık her şeye göğüs geremiyor, eskisi gibi güçlü olamıyordu. Sanırım bunu babası da biliyordu ki yaşadığı sıkıntıları kızıyla paylaşmamış, onun üzülmesini istememişti. Ama şimdi Mary'nin öne çıkması ve ailesi için bir şeyler yapması gerekiyordu, artık zamanı gelmişti.

       Öne çıkması gerekiyordu ama gelen adama-daha kim olduğunu bile bilmiyordu- kız kardeşlerini korumak için benimle evlen diye yalvarmaktan başka yapabileceği bir şey de yoktu. Bunun onu nasıl küçülteceğini düşününce sıkıntıyla başını ovuşturdu. Yataktan kendini bitmiş hissederek kalktı ve cama doğru yürüdü. İki yanı büyük çam ağaçlarıyla çevrili yola baktı, müstakbel damat adayının gelmesine daha üç gün vardı. Bu süre içerisinde illa ki bir şeyler aklına gelir, bu işten kurtulmanın bir yolunu bulurdu. Ne yapabilecekleri hakkında kızların da fikrini almaya karar vermişken odasının kapısı hızla açıldı. İçeri büyük bir neşeyle Agnes ve Alice girdiler ki sanki üç gün sonra alıcıya çıkacak onlar değillermiş gibi davranıyorlardı. Belki de son günlerin tadını çıkarmak daha mantıklıydı, bu kadar kedere boğulmak yerine...

       Onlara zoraki gülümsemeye çalıştı, kendi keyifsizliğiyle onların da tadını kaçırmak istemiyordu. Kızların arkasından yavaşça içeri Jamie girdi. Aynı Mary gibi berbat görünüyordu, o da gece uyumamıştı anlaşılan, haliyle bu olaylar onu da çok yıpratmış ve üzmüştü. Aynı çaresiz bakışlar, gözaltı morlukları, taranmamış, birbirine karışmış saçlar... Ama Jamie de Mary de olmayan bir şeyler vardı, sinsi bir ifade. Mary kız kardeşini tanıyordu, Jamie gece uyumayıp bu işten nasıl kurtulacaklarını düşünmüş olmalıydı ve kafasında kesinlikle planlar vardı, hem de işe yarayabilecek cinsten. Mary heyecanını belli etmemeye çalışarak Jamie'e ne bulduğunu sordu. Anlaşılan ikizlerin mutluluğu da planın işe yarayacak olmasına olan güvenlerinden geliyordu.

       Jamie yavaşça boğazını temizledi ve ; 'Bir planımız var' dedi. Mary zaten bunu şimdiye kadar farketmişti, asıl önemli olan planın ne olduğuydu. Sabırsızlığını saklamaya uğraşarak Jamie'nin devam etmesini bekledi ama Alice ondan önce davrandı:

-Çok çirkin olacağız! Diye haykırdı sevinçle.

       Bu Mary'e hiçbir şey ifade etmemişti. Etmesi mi gerekiyordu buna da emin değildi. Sorgulayan bakışlarını bir bir kardeşlerinde gezdirdi. Agnes gözlerini devirerek;

-Hala anlamadın mı! Bizim yapacak bir şeyimiz olmayabilir, elimiz mahkum bu şartları kabul etmek zorundayız ama karşı taraf öyle değil. Eğer gelen adam bizi istemezse, her şeyi iptal edebilir ve böylece biz de özgür oluruz. Bu durumda babama da hiçbir şey olmaz, eski yaşantımıza geri döneriz. Nasıl ama çok zekice değil mi?

       Mary'de bir umut ışığı belirdi. Bu gerçekten işe yarayabilirdi, hem kendilerini hem de babalarını kurtarmış olurlardı. Eski güzel günlerine geri dönebilirlerdi. Bu mümkün müydü? Umut edebilir miydi böyle bir şeyi gerçekten de? Kafası çok karışıktı, ne tepki vereceğini bilemiyordu. Bu fikre sonuna kadar bağlı kalmalılardı zira ellerinde başka bir çıkış planı yoktu. Tek umutları bu plandı.

       Jamie tekrar boğazını temizledi;

-Her şeye rağmen içinizden biriyle evlenmek isteyebilir, bunu da göz ardı etmeyelim. Şimdiden sevinmemiz doğru olmaz. Sadece üç günümüz kaldı, hemen planımız için hazırlıklara başlamalıyız. Ve planımızın işe yaraması için de Tanrı'ya bol bol dua etmeliyiz.

       Herkes aynı umut dolu gözlerle birbirine baktı. Bekledikleri an gelmişti, artık oyun başlıyordu. Sonunda elle tutulur bir planları vardı ve fırsatlarını sonuna kadar değerlendirip bu işten kurtulacaklardı, en azından denemeden pes etmeyeceklerdi. Umut dolu bakışlar ve kararlılıkla tutulan ellerle bir yola girilmişti ama her şeyden önce durumu babalarına bildirmeleri gerekecekti. Adamın o gün geldiğinde şoka girip hastalanmasını kimse istemezdi. Bu yüzden öncelikle planı babalarına anlatmaya karar verdiler. Babaları zaten her zaman kızlarına karşı çok anlayışlı olmuştu. Onları dinler, fikirlerine saygı duyar ve genellikle kızlarının ricalarını geri çevirmezdi. Böylesi talihsiz bir olayın yaşanmasını kimse, özellikle babaları asla istemezdi. En değerli varlığından ayrılmak, hem de bu şekilde kötü bir olayla, hangi baba isterdi, kabullenirdi ki! Bundan dolayı yaptıkları plana babalarının karşı çıkmayacağından hatta kızlarına destek olacağından çok emindiler. Bundan dolayı ilk olarak babalarıyla konuşmaya ana salona inmeye karar verdiler, sonrasında planın detaylarını düşünebilirlerdi.

       Bütün kardeşler, sevinç ve mutlulukla babalarıyla konuşmaya ana salona indiklerinde ise yüzlerinde aynı şoka girmiş ifade belirdi. Damat adayı gelmişti hem de belirtilenden üç gün önce...


İskoç Gelin /Tamamlandı/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin