1.part
Mary, büyük salona girerken bütün gözler ona çevrildi, müzik durdu, aynı anda Mary kalbinin de birkaç saniye atmayı bıraktığını düşündü. Nefesi kesilmiş bir şekilde kocasıyla göz göze geldi, Daniel şok olmuş bir ifadeyle karısına bakarken onun yanında oturan heybetli adam öfkeyle ayağa kalktı. Mary, bakışlarını kocasından ayırıp ona bakınca yaşamakta olduğu son saniyeleri olabileceğini anladı. Telaşla gözleri Daniel'ın yanında oturan Connor'a kayarken ondan bir işaret bekledi lakin o da şok olmuş gözlerle ona bakıyordu.
Kimseden bir yardım göremeyeceğini anlayınca kendine olan güvenini kaybetmemeye çalışarak yavaş adımlarla masaya doğru yürümeye başladı. Her adımında kendi kendine bu elbiseyi giyerek doğru olanı yaptığını söylüyordu fakat ne yazık ki kalbi, diliyle aynı şeyi söylemiyordu. Salonun ortasına kadar gelmişti ki masaya vurulan güçlü bir yumrukla olduğu yerde kaldı. Klanın lideri sinirden mosmor olmuş yüzüyle Mary'e doğru:
-Ne cüretle masamıza bu şekilde gelirsin, nereden geliyorsan o cehenneme geri dön. Diye haykırdı. Herkes korku içinde kalakaldı buna Mary de dahildi. Bu elbisenin lideri neden bu kadar kızdırdığını ya da insanları neden bu kadar şaşırttığını anlayamıyordu. Kadınlar, bu elbiseyi ilk giydiğinde şok olmuşlardı ama neden şok olduklarını ya da neden giymemesi gerektiğini açıklamamışlardı, kendisi de bunu umursamamıştı. Lakin ne olursa olsun halka tanıştırılacağı yemekte ona bu şekilde davranılması çok büyük kabalıktı. Son kez Connor'a baktı ve onun da gitmesi için yaptığı işareti görünce üzüntüsünü belli etmemeye çalışarak yavaşça arkasını döndü. Kimsenin yüzüne bakacak hali yoktu, o yüzden hızla kapıya doğru yürümeye başladı, bir yandan da eliyle boynunda asılı duran siyah inci kolyesini tutup ondan destek almaya çalışıyordu. Kapıya geldiğinde bir el onu kolundan tutup kendisine çevirdi. Döndüğünde karşısında görmeyi umacağı son kişi kocası olurdu ama şu anda karşısında duruyordu ve ona güven veren gözlerle bakıyordu. Fısıltıyla:
-Yaptığın çok yanlış ve bunu yemekten sonra konuşacağız fakat şu anda bu yemek senin için verildiğinden dolayı burada olması gereken tek kişi de sensin. Dedi ve karısının elini alıp koluna girmesine yardımcı oldu.
Mary, rüyada gibi hissediyordu, bu anın bitmesinden o kadar korkuyordu ki! Kocasının koluna sıkıca tutundu, olur da belki kararından vazgeçer diye. Yavaş yavaş tekrar masaya doğru yürümeye başladıklarında insanlar nefeslerini tutmuş bir Daniel'a bir de liderlerine bakıyorlardı, her an bir kavga başlayacakmış gibi ipin kopacağı anı bekliyorlardı.
Daniel koluna girmiş karısıyla yavaş yavaş masaya yürürken babasıyla göz göze geldi. Annesi öldüğünden beri bir kez olsun babasına karşı gelmemişti, ne isterse hep yapmış iyi bir evlat olabilmek için çabalamıştı. Lakin annesini koruyamamanın verdiği burukluğu hep içinde taşırken şimdi Tanrı'nın huzurunda karısı olan bu kadının babası tarafından gönderilmesine izin vermeyecekti. Aralarında ne geçerse geçsin, ne olursa olsun Mary Daniel'ın eşiydi ve onu korumak Daniel'ın hem görevi hem de kendine verdiği sözüydü.
Masaya ulaştıklarında babasının bir şey demeyeceğini bilse de -bir şey söyleyecek olsaydı masaya ulaşana kadar söylerdi- son kez meydan okurcasına ona baktı ve karısının oturması için yardım etti. Mary ise bu sırada ona yerini veren Connor'a bakıyordu, her şeyin yolunda olduğunu duymaya ihtiyacı vardı fakat alabildiği tek şey içten bir gülümseme oldu. Mary, ilerleyen zamanlarda Connor ile konuşabileceğini düşünerek bu gülümse ile yetinebileceğini düşündü ve üstelemedi, bununla birlikte kocasının kolundan hiç çıkmak istemiyordu sanki bunu yaparsa anında her şey bozulacak ve yine o kapıya dönen kız olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İskoç Gelin /Tamamlandı/
Historical Fiction#1 olarak tamamlandı^-^ Baron Jamison'un en büyük kızı Mary, İskoçya'nın en güçlü toprak sahiplerinden Ferguson klanının gelecek varisi Daniel'la evlenmek zorunda kalmıştır. Babasının borçlarına karşılık, kralın emriyle gerçekleştirilen bu evlilik...