2.Bölüm-Evlilik

22K 1.2K 49
                                    


         Herkes donup kalmıştı. Kimse bir şey demiyor, o sessizliği bozan ilk kişi olmak istemiyordu. Mary, büyüyen telaşını derin nefes alarak içinde bastırmaya çalıştı ama bunu yapacak gücü kalmamıştı. Tam bir şeylerin yolunda gideceğine dair ümit etmeye hakkı olduğunu düşünmeye başlamışken, her şey yine yerle bir olmuştu. Umut etmekten ne zaman vazgeçecekti, kendini kandırmaktan ne zaman vazgeçecekti, bilmiyordu... Her seferinde hayal kırıklığına uğramaktan nefret ediyor, kendi kendine bunun son olacağına dair yeminler ediyordu ama yine aynı umut yakasına yapışmış, bütün benliğini ele geçirmişti. Annesinin yaşayacağına olan inancından, ümidinden sonra en büyük hayal kırıklığı da bu olmuştu.

          Sinirlerine hakim olmaya çalışıyordu. Bu kadar salak hareket ettiği için babasına kızıyor, kardeşlerini koruyamadığı için kendine lanetler okuyor ve bu evliliği neye mal olursa olsun kabul ettiği için o uğursuz adamdan nefret ediyordu.

          İçinde kopan fırtınadan kimsenin haberi yoktu, zaten belli etmeye niyeti de yoktu. Bu yüzden gözlerine dolan yaşların akmasına izin vermedi. Nasıl dayanacaktı, bugün hiç geçmeyecekti anlaşılan ya da diğer bir deyişle, hayatının en berbat günleri sıralamasında yerini alacaktı. Tanrı'nın ona güç vermesi için dua etti. Oysaki daha yeni bir plan bulmuşlardı ama bu planın hepsi, bu adamın üç gün sonra geleceği bilgisine göre yapılmıştı. Bu kadar erken gelmesini kimse beklemiyordu. Her şey berbat olmuştu.

         Ne yapması gerektiğini bilmiyordu, son bir umut –evet, asla akıllanmayacaktı, yaşamının sonuna kadar bir kafasız olarak ümit edecekti.- göz ucuyla kardeşlerine baktı, belki de son kez parlak bir fikirleri vardır diye ama ikizlerin çoktan çeşme olan gözlerini görünce artık yolun sonuna gelindiğini anladı.

         Mary kendini biraz olsun toparlayabilmek adına, üstündeki koyu yeşil elbisesinin çok düzgün olan eteklerini bir kez daha ağır ağır düzeltti. Müstakbel damat adayının -ki artık aday değildi, geldiğine göre bu işin dönüşü yoktu- gözlerine kararlılıkla bakmak için kafasını kaldırdı ama bir sorun vardı, hangisi evlenmek için gelmişti?! Mary, damat adayının yalnız geleceğini düşünmüştü ama yanılmıştı. Karşısında iki devasa adam duruyordu. Kötü olanı ise hangisinin evlenmek için geldiğini bile bilmiyordu, daha önce bu iki adamı da görmemişti. İkisi de birbirinden emin tavırları, şık giyim tarzları(kralın yanından geldikleri için olmalıydı yoksa İskoçların giyim tarzıyla ilgili pek çok şey duymuştu!), soğuk bakışları ve birazcık da yakışıklı halleriyle Mary'nin aklını karıştırmayı başarmışlardı. Hangisinin bir uşak ya da asker olduğundan emin olamıyordu, gerçi bir uşak ya da askerin bu şekilde de giyinmesi imkansızdı. İkisi de toprak sahibi olmalıydı ama biri evlenmek için geldiyse diğeri hangi kahrolası amaç için gelmişti!

         İki adam da soğuk bakışlarını kızların üzerinde çok ağır bir şekilde gezdirdiler, hiç aceleleri yokmuş gibi! Sanırım hangisinin evlenmek için daha uygun olduğunu düşünüyorlardı. Yüzlerinden herhangi bir duyguyu anlamak imkansızdı. Önde durmuş olan devle gözleri kesişti, o okyanus yeşili gözlerde bir anlık bir şeyler parlamıştı, bunu gördüğüne yemin edebilirdi ama ne anlama geldiğini anlamlandıramamıştı. Zaten son bir haftadır yaşadığı neyi anlamlandırabilmişti ki!

         Kapının önünde dizilmiş kız kardeşleri, babaları Jamison sevecenlikle içeri buyur etti. Kızlar isteksiz olduklarını yüzlerine de yansıttıkları ifadeyle babalarına bir bakış atıp kapıda beklemeye devam ettiler. Agnes ve Alice'in gözyaşları henüz durmamış bir şekilde babalarına yalvaran gözlerle baktılar, halbuki babalarının da hiçbir şey yapamayacağını çok da iyi biliyorlardı ama son kalan umutlarını kaybetmeye dayanamıyorlardı, Jamie ise sert bakışlarını tekrar arkadaki adama yöneltmişti ve son olarak Mary, kararsızlık içerisinde yerinden kıpırdayamamıştı. Babası aynı sevecenliğini koruyarak ama bu sefer daha otoriter bir ses tonuyla onları içeri davet etti. Daha fazla babasına karşı gelip onu mahcup etmek ya da kızdırmak istemiyordu, en azından bu adamların karşısında değil. İlk adımı kendisi attı, adamların yanından küçük bir baş selamıyla geçip hızla babasının yanında yerini aldı. Kardeşleri de Mary'nin yaptıklarını taklit ederek babalarının yanında yerlerini aldılar.

İskoç Gelin /Tamamlandı/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin