K.İ.4

670 193 15
                                    

  
Multi: Kağan.

İyi okumalar.

~~~~

    

    Gözlerimi kısarak eve girdiğimde lanet çocuğu koltuğa yayılmış bir vaziyette bulmayı beklemiyordum. Bir kerhanede birini beceriyor olabilirdi mesela. Ama evde olması birazdan kopacak bir kıyamet alemetiydi.

Kapıyı sessizce kapatıp dikkat çekmemeye çalışarak odama yönelecektim. Ona çok kırgındım ve muhatap olmak istemiyordum. Evde olduğunu bilseydim Merih'ten beni Öykü'ye bırakmasını isterdim.

Kapıyı kapattığım an "Dolunay?" Diye sorarak konuşmuştu. Hadi ama kapının kapanma sesini ben bile duymadım! Sırtım salona dönük olduğu için bana mı bakıyor yoksa başka bir şeyle mi ilgileniyor göremiyordum. Açıkçası görmek de istemiyordum. Onun için oraya hiç bakmadan odama çıkan merdivenlere yöneldim.

"Dolunay buraya geliyorsun!" Aynen sen öyle emir kipiyle konuştukça benim sana olan sinirim hiç artmıyor zaten. Ama sakin olan kızım, hiç oralı olma.

"Dolunay, konuşacağız buraya gel!" Merdivenle kapı arası bu kadar uzak mıydı ya, niye ulaşamıyorum bir türlü? Ağır çekimde mi yürüyorum kız acaba?

"Dolunay!" Tamam sinirlenmişti. Omuzlarımı düşürüp baygınca arkama döndüm. Bana bakıyordu öfke dolu gözler ile. He tabi öfkelenmesi gereken sensin demi? Sessiz ol iç ses kışkırtma beni.

"Ne var?" Dedim ben de onun gibi öfke ile.

"Buraya gel, otur konuşacağız." Sakinleşmeye çalışıyordu ama başarılı değildi. Hadi ama bütün okulun önünde rezil olan ben, rezil eden oydu niye o benden daha öfkeli.

Bir kavga daha kaldıramayacağımı anlayınca dediğini yapıp gidip tekli koltuğa-ona en uzak yere- oturup bakışlarımı kucağıma aldığım yastığa çevirdim.

Gözlerinin üzerimde olduğunu anlayabiliyordum ama ısrarla ona bakmayı reddediyordum.

"O piç seni nereye götürdü?" Ama o böyle öfke ile konuşmaya devam ederse ben kaçardım ki... Hem piç diye Merih'i kast etmişti değil mi? Ne var Allah aşkına bunların arasında? Birbirlerini tanıyor, hatta düşman oldukları çok açıktı ama niye?
Bunları ona sormak isterdim ama cevap alamayacağımı biliyordum.

"Dolunay, susarak beni çıldırtmak istiyorsun herhalde, ha?" Bak ben bunu düşünmemiştim, iyi fikirmiş. Susmaya devam kızım.

"Bak güzelim, bir kez daha soracağım ve sen de cevap vereceksin!" Diye tıslayınca sessiz kalmanın salaklık olduğunu anladım, zira her geçen saniye siniri artıyordu.

"O piç seni nereye götürdü?"

Bakışlarımı yüzüne çevirdim. Tam da beklediğim manzara: kızarmış bir yüz, şişmiş kol ve boyun damarları ve gergin çene.

"Piç dediğin kişi, bütün okulun önünde benim gururumu inciten abimin aksine gayet ilgili davrandı bana." Diye konuşmadan önce boğazımı temizleme gereği duymuştum. Bugün bayağı bir ağlamıştım da, sesim kısıldı haliyle.

"Sen onun kim olduğunu bilmiyorsun!" Allah aşkına bu nasıl her geçen saniye daha fazla sinirlenebiliyor? Biri açıklayabilir mi?

Benden bir cevap gelmeyince o devam etti.
"Bak ben seni öyle çıldırmış bir vaziyette görünce kan beynime sıçradı ve..." Sözünü kesip öfke ile konuştum.

"Beni mi o vaziyette görünce yoksa sürtük sevgilini mi o halde görünce?"

"Dolunay!" Dedi uyarı dolu sesiyle. "Benim sinirlerim üzerine oynama güzelim," diye eklemeyi unutmadı. Ben onun güzelim demesine göz devirerek bakışlarımı kasılan çenesine indirdim.

KARANLIK İKİLEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin