~~~~~
Gördüğüm manzarayla avcumu tırnaklamayı kesip arkamı döndüm. Gözlerimi birkaç saniyeliğine yumdum her şeyin bir rüya olmasını dilerken. Ama lanet olsun ki değildi. Sonunda Bunu da yapmıştı Kağan SOYKAN.
"Lanet olsun sana abi," diye sessizce mırıldanıp merdivenlere yöneldim. O an fark ettim dakikalardır tutmuş olduğum nefesimi, usulca üfledim dışarıya.
Yukarda gördüğüm manzara gözümün önünden gitmezken acıyla inledim. Bu kadar iğrençleştiğine inanamıyordum. Daha önce birçok kızla yattığını biliyordum ama bunu evde ilk yapışıydı. Bir kez daha inledim acıyla.
Kapıya doğru ilerlerken salonda gözüme ilişen kız çantası ile öncelikle oraya ilerledim. Benim böyle bir çantam olmadığına göre sanırım yukarıdaki sürtüğündü. Alıp içini açtım ne aradığımı bende bilmiyordum. Telefonunu elime alıp ekranı aydınlattım. Ve bam! Şifre Yok. O an aklıma gelenle kızın telefonuyla kendimi çaldırıp numarasını kaydettim. SÜRTÜK.
İcabına daha sonra bakmayı aklımın bir kenarına not edip telefonu da çantayı da yere fırlatıp çıktım evden. Kapıyı bütün evi yıkmak istercesine hızla çarpmıştım.
Uyuşmuş bacaklarıma zar zor yürü komutu verebilmiştim. Nereye gittiğimi bilmeden deli gibi yürümeye başladım. Kafamda dönüp duran düşünceler ile.
Pisliğin tekiydi bunu biliyordum ama bir zamanlar annem ve babamın yaşadığı bu evde bu kadar alçalması midemi bulandırıyordu.
"Özür dilerim anne" diye onun yerine özür diledim gözümden akan yaşları yok sayarak. Ve ekledim "Özür dilerim baba."
Hiç mi düşünememişti annem ve babamın ruhunun sızlayacağını? Hiç mi o küçük beynine getirememişti bunu?
İstediği kerhanede istediğini altına alabilirdi ama benim evimde bunu yapamazdı. Ona ödetecektim. Bunu düşünmemle kendime 'nah' çekmem eş zamnlıydı. O Kağan Soykan' dı. Lanet olsun ki çok güçlüydü.
Duyduğum inleme sesiyle olduğum yerde durup etrafıma baktım. O ses benden çıkmamıştı değil mi? Hayır.
"Abi dur n'olur dur!"
Gözlerimi kısıp önce etrafıma -ne ara gelmiştim bu hiç bilmediğim ara sokağa ben- sonra yalavaran sese.
Demin kıstığım gözüm kocaman açılmıştı.
İşte o an ayaklarıma ve beynime küfürler saydırmaya başladım. Ciddi ciddi lanet okuyup, küfürler ettim, beni buralara getirmesine izin verdiğim ayaklarıma ve beynime. Acı ile yüzümü buruşturup yerde yüzü gözü kanlar içinde kıvranan adama baktım.Sanırım gençten bir adamdı, görünen yüzünden bu kadarını anlayabilmiştim. Ardından kafasında dikilen kişilere. Üç kişilerdi ve üçü de buz gibi bakışlarını yolluyordu yerde kıvranan adamcağaza.
Ortada olanın elindeki silahı fark etmemle birkaç adım geriledim korkuyla.
Yok artık ya, dağ başı mı burası? Pek iç açıcı bir yer olduğu söylenemez. Kes sesini lanet iç ses.
"Abi yapma Allah aşkına yapma." Ağlıyor gibiydi sesi yüzündeki kanlardan pek anlaşılamıyordu.
Bi an ağzımdan kaçan iniltiyi durduramamıştım. Ve lanet olsun ki boş sokakta sesim yankılanmıştı.
Gözlerim korkuyla daha ne kadar açılabilecekse iyice irileşti. Ayaklarım geri geri giderken odak noktası olmaktan kurtulamamıştım. Şimdi sıçtım!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK İKİLEM
Dla nastolatków© Tüm Hakları Saklıdır Hayat, beni iki karanlık adam arasında bırakacak kadar acımasız mıydı? **** Öyle bir bilinmezlik içindeyim ki nereye gitsem kayboluyordum. Bulamıyordum yolumu bir türlü. Ulaşamıyordum ışığıma. Karanlık her geçen saniye daha da...