İyi okumalar.
********
Çok çabuk alışmıştım. Ona. Onunla olmaya. Onunla uyumaya...
İki gece. Sadece iki gece uyumuştum onunla. Ama yetmişti bu iki gece onunla uyumaya alışmama. Yetmişti kokusunun benim için bir ninni olmasına. Yine bir 'benlik' yapmış ve kısacık sürede onunla uyumaya alışmıştım.
Saatlerdir yatağımın içinde uyumaya çalışıyordum. Ama uyuyamıyordum. Hem yanımda o yoktu, hem de zihnim çok kalabalıktı. Kendi evimde kalmak istediğimden eve gelmiştim. Onunla olmak istesem de...
Yatakta öbür tarafa dönüp gözlerimi sıkıca yumdum. Ama yok. Lanet olsun ki uykusuzluktan gözlerim çıkma safhasına geldi ama ben hala uyuyamıyorum. "Of!" diye yanaklarımı şişirerek tam tersi yöne doğru döndüm, yatakta.
Şu bok durumda olmamın sadece iki nedeni vardı. Birincisi; yanımda o yok. İkincisi; zihnimde o ve sabah kurduğu cümleler var.
Çıldıracaktım resmen. Söyledikleri, bakışları, tavrı... Sabhtandır aklımdan tek saniye bile çıkmamıştı. Hele de söyledikleri. Bana 'benimsin' demişti. Bunun için gülsem mi ağlasam mı bilmiyordum. Daha doğrusu ne diyeceğimi, ne yapacağımı, nasıl bir tepki vereceğimi, hiçbir şeyi bilmiyordum.
Ne için demişti onu? Ciddi miydi? Neden durduk yere beni sahipleniyor? Samimi miydi söylediklerinde? Yoksa o da mı beni...?
"Sıçacam ama," diye cırlayıp yatakta doğruldum. Kahretsin, çıkamıyorum bir türlü kafamın içindeki karmaşadan. Ne yöne gitsem hep bir soru işareti çıkıyordu karşıma. Hep bir bilinmezlik.
"Bok var sanki durduk yere onu diyorsun!" Karşımdaki duvara baka baka söyleniyordum. Merih'e ithafen. "Hiç demedin değil mi 'ben bu kıza bunu dersem bunun beyni falloş olmaz mı' diye," Dememiştir tabii. Deseydi benim beynim falloş olmazdı çünkü. "Göt oğlan. Benimsin diyor çekip gidiyor." Hele önce bana bir sor benim misin diye, ne o öyle emri vaki? "Bana sorsa sanki ben ne diyeceğim?" Onu da bilmiyorum ki.
O bana benimsin diyordu. Ya ben? Ben bunu istiyor muyum?
Onu seviyorum. Ve sanırım bu biraz hoşuma gitmişti. Benimsin deyişi, öyle sahiplenmesi içimdeki kıpırtıları tetikliyordu. Daha önce de sahiplenmişti ama ilk kez bu kadar açık konuşmuştu ve ben nasıl bir tepki vereceğimi bilmiyordum.
Ben onu sevdiğim için hoşuma gidiyordu. Ama o... O ne için demişti ki bunu?
Gerçekten bende beyin iptal oldu yalnız. Düşündükçe her şey boka sarıyor. Beynim zonkluyor resmen düşünmekten. Gözümde de sızılar oluşmuştu zaten. Bir kez de onun için sinirlendim. Ve üzerimdeki örtüye tekmemi geçirip yana fırlattım. "İki günde onunla uyumaya alış. Sonra da böyle sıçmık gibi ortada kal." Valla aferin bana ya. Cidden!
Yatağımın başına sırtımı dayayıp, bir kez de o pozisyonda yordum beynimi. Yaptığım tek şeyde oydu zaten. Beynimi yormak! Ve lanet olasıca bir sonuca varamamak.
"Deli olacağım ama ya," diye dudaklarımı büzmeden önce mırıldandım. "Merih Allah senin cezanı vermesin." Yastığımı kucağıma aldığım sırada dedim bunu. Dirseklerimi, bağdaş yaptığım bacağıma koyduğum yastığa dayayıp, yüzümü de ellerimin arasına aldım. Ve mızmız bir şekilde söylenmeye devam ettim. Ta ki aşağıdan gelen seslere kadar.
"Ne oluyor lan?" deyi mırıldanıp elimi yüzümden çekerek, kucağımda duran yastığıda rastgele yatağa bıraktım. Gelen seslerle birlikte odamın kapısına kayan bakışlarımı, bu sefer de komodinin üzerinde duran telefonuma çevirdim. Telefonumu alarak ekranı aydınlattım. Saat gecenin üç çeyreğini gösteriyordu. Ve bunu üzerine benim aklıma sadece bir soru düşmüştü. Gece gece kim bu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK İKİLEM
Teen Fiction© Tüm Hakları Saklıdır Hayat, beni iki karanlık adam arasında bırakacak kadar acımasız mıydı? **** Öyle bir bilinmezlik içindeyim ki nereye gitsem kayboluyordum. Bulamıyordum yolumu bir türlü. Ulaşamıyordum ışığıma. Karanlık her geçen saniye daha da...