Multi:Cenkİyi okumalar.
***
Alınan soluğun boğazı yakması, ne kadar acıdır. Boğazına çöken yumrunun acı yüklü olması... Kokusunu hissetmemek için verilen çaba, ne çaresizlikti. Ağzından çıkan nefesin ciğerlerime ulaşması... Ağlamaktan artık gözlerinde kalmayan yaşlar, ne zavallıcaydı. Hıçkırıkların sesini kısması... İçini acıtan duyguların hiç olmayacak birine olması, ne acınasıydı. Ve bu duyguların ilk defa olması... Bir günlük ömrü olan kelebeğin benim kalbimi öldürmeye çalışması, ne gülünçtü. Ya ateşten, pençeli olması...
Kelebeklerin ömrü bir gün değil miydi? Kalbimde olan kelebeğin çoktan ölmesi gerekmez miydi? Ateşten kantları, pençeleri olduğu için mi bir gün değildi ömrü? Benim kalbimi öldürmeden ölmeyecek miydi? Kanlar içinde kalmıştı artık kalbim. Acı içinde. Pençeler altında. Yaralar içinde kalmıştı. Küçük bir kelebek yüzünden... Ya da benim yüzümden... O kelebeği ben doğurmuştum çünkü. Zavallıca. Aciz bir şekilde doğmuştu. Yanlış kişi yüzünden doğmuştu. Olmayacak biri yüzünden. Çok uzaklarda olan biri yüzünden... Hemen yanında olduğum ama çok uzaklarda olan biri... Karşılık alamayacağım biri.
Sanırım duygularım çok yanlış kişinin arkasından emekliyordu. Bilmiyordum. Bir anlığına bile olsa 'belki o da' diye düşünemiyordum bile. O kadar uzaktı ki... Bu uzaklık sadece bana karşı olmasa bile, bunu düşünemiyordum. Salak gibiydim, hiç olmayacağını bilmeme rağmen istiyordum. Ne zaman bu kadar yoğun duygular içine düştüğümü bilmiyordum. Belki dün onları öyle görmeseydim hala farkına varmayacaktım. Yanındayken farklı şeyler hissediyordum ama dün o hallerini görmemle tam farkına varmıştım. O halleri...
Kendimi en çok salak gibi hissetmemin sebebi, bu duyguları ona karşı yaşıyor oluşumdu. Bunları ilk defa hissediyordum ve ona karşı. Duygularımın sahibinin karşılık alacağım birinin olmasını isterdim. İçimde değil de birlikte yaşayacağım biri. Acı duygular değilde güzel duygular yaşayacağım biri. Ve benim bir tarafım hala salak gibi bu kişinin o olduğunu söylüyordu. Kafam sıranın üzerine dayalıyken kendi kendime alaylı bir halde güldüm. "Salak!" dedim kendi kendime ve kafamı dakikalardır koyduğum sıradan kaldırdım. Gerçekten salaktım. Bakışlarımı tek tük öğrenci olan sınıfın içine çevirdim. Öğlen arasında olduğumuzdan kimse yoktu sınıfta fazla. Öykünün sırasına döndüğümde telefonla ilgilenip müzik dinlediğini gördüm.
O sırada dışarıdan yüksek sesler gelmeye başlayınca kaşlarımı çatıp bakışlarımı kapıya çevirdim. Yükselen sesler kaşlarımı daha fazla çatmıştı. Sınıfta olan iki kız da merakla kapının oraya gidince ben de yerimden kalkmıştım.
Öykü ayağa kalktığımı fark edip kulaklığını kulağından çıkararak "Nereye?" diye sordu. Ben daha cevap vermemiştim ki o da sesleri duyup kaşlarını çattı. "Bu sesler ne?" diye sorduğunda 'bilmiyorum' der gibi omzumu silkip, "Bilmiyorum. Bir bakalım." diye ekledim. Kafasını sallayıp telefonunu kapatarak hızlıca sıradan çıktı. Hızlı adımlar ile sınıftan çıktık. Daha iki adım atmıştık ki yerimde donakaldım.
Gitmedi bacaklarım bir adım daha, öne. Ve elim refleks olarak ağzıma gitmişti. Ben şok olmuş bir halde Öykü'ye döndüğümde. Onun da yerinde donduğunu gördüm. Eli aynı benim gibi ağzındaydı ve gözleri yaşlarla dolmuştu. Bedeni sanırım korkudan dolayı titremeye başlamıştı. Ben güçlükle elimi ağzımdan çekip Öykü'nün omzuna dokundum. Omzuna dokunduğum anda vücudu titremişti. Ve bir adım öne doğru atmıştı. O kadar zorlanarak atmıştı ki bu adımı, her an düşecek sanıp kolunu tutmuştum. Benim bakışlarım ondaydı, o ise simülasyona girmiş gibi sadece karşıya bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK İKİLEM
Teen Fiction© Tüm Hakları Saklıdır Hayat, beni iki karanlık adam arasında bırakacak kadar acımasız mıydı? **** Öyle bir bilinmezlik içindeyim ki nereye gitsem kayboluyordum. Bulamıyordum yolumu bir türlü. Ulaşamıyordum ışığıma. Karanlık her geçen saniye daha da...