K.İ.37

260 50 32
                                    



Keyifli okumalar.

*******

    Düşüncelerin beynimi kemiriyor olduğu sırada Merihlerin evinin olduğu sokağa girmiştim.

Ellerimi montumun cebine biraz daha gömüp adımlarımı hızlandırdım. Hangi akla hizmet bu havada yürüyorsam artık!

Hem zaten düşünmekten artık beynim yok olmuştu diyebilirim. Bunun nedeni abimin dünkü tavrıydı, tabii ki. Bir kez daha gözlerimi devirdim düşüncelerime. "Onlar konuşsun konuşsun, düşünmekten deli olma derecesine gelen yine ben olayım," dedim kendi kendime söylendiğim sırada. "Ben böyle işin içine tüküreyim ya." Sinirlenmeme ramak kala dediğim şeydi bu.

Ev görüş alanıma girince bu sefer koşmaya başladım. O sıcak yere girmek için tek saniye bile kaybedemezdim. Dondum yani ne yapayım!

Bahçe kapısından girip, ev kapısının önüne gelerek hiç beklemeden kapıyı çaldım. Tekmelerim ile yıkmaya çalışmış da olabilirim. Her neyse! Henüz iki dakika geçmesine rağmen hala kapıyı açan yoktu. Sanırım hala uyuyorlardı. Düşüncem ile, kapıya var gücümle vurmaya devam ettim.

Daha bir sonraki tekmemi havaya kaldırmıştım ki, kapıyı sinirli ve uykulu bir şeklide açan Atıl ile karşılaştım. Ayağımı yavaşça yere indirip gözlerimi kısarak bana ölümcül bakışlarını atan Atıl'a odaklandım.

"Evi başımıza yıksaydın Dolunay!" Sesinde de gözlerinde olan sinir boy gösteriyordu. Ve hafiften bir kinaye.

Dediğine aldırmadan onu kenara itip "Çekil be şuradan. Dondum," diyerek eve girdim. Ve kapıdan olabildiğine uzağa kaçtım. Atıl sinir ile kapıyı çarpıp bana döndü. Çok sinirliydi. Uykusundan uyandırmıştım onu ve bu yapılması gereken en son işti.

Bana doğru sinirle adımladı. "Kargalığa mı terfi ettin ulan? Sabahın bu saatinde neye uyandırıyorsun?"

Hala üşüyor olduğumdan ve hala sinirli olduğumdan konuşunca bende aynı onun gibi bağırdım. "Saatin farkındasındır umarım."

"Farkındayım. Sekiz buçuk bile olmamış lan." hala uykulu olmasına rağmen hayvan gibi bağırabiliyordu.

Demek saat daha o kadar erkendi. Dudağımı ısırıp kafamı yana çevirdim. Haklıydı bağırmakta. Sabahın körüymüş daha. Ben uyku tutmadığı için bu saatte yollara düşmüştüm.

"Hımm," diye mırıldandım. Ardından burnumu dikleştirip bana öldürecekmiş gibi bakan ona döndüm. "Benim saatim bozulmuş yani ne yapayım!" diye yalan söyledim.

Gözlerini devirip tavana bakarak söylenmeye başladı. " Pazar pazar ne günahım vardı da beni bu karga kılıklı tıfılla sınıyorsun acaba?" Söylenmesi bittikten sonra pis bakışları yine bendeydi. Gözlerimi devirip "Kes sesini be! Bir de senle uğraşamayacağım," deyip merdivenlere yöneldim. Ancak söylediği sözler ile yerinde durup tekrar ona baktım.

"Asıl sen kes sesini be! Hem sabah sabah gel o dozer gibi bedeninle kapımızı yıkmaya çalış, hem de kalk o tavuk gıdaklaması gibi olan sesin ile bana bağır. Pis tıfıl!" Tek nefeste konuşması ile gözlerim kocaman olmuştu ki, bana 'dozer' demesiyle de ağzımda açılmıştı.

Dişlerimin arasından "Sensin dozer be! İncecik kızım ben bi' kere," diye cırladım.

Alayla kıkırdadı. "He ya, bende Miss Turkey erkek mankeniyim çünkü." Valla manken gibi çocuksun ama bunu sana söyleyerek kıçını kaldıramam. Kusura bakma!

"Uf sabah sabah hiç çekilmiyorsun Atıl," diyerek tekrar arkamı döndüm. Söyleyecek bir söz bulamadığımdan kısa kesmiştim. Çünkü o kuyruğu kesik dananın her şeye bir cevabı vardı.

KARANLIK İKİLEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin