İyi okumalar.
~~~~~~
Merih'in yanından ayrılıp yine dalgın dalgın yürümeye başlamıştım.
Ona bağlanmıyordum ya da ona karşı iyi bir his beslemiyordum. Onu tanımıyordum. Ve ona karşı beslediğim tek duygu merak duygusuydu. Bunun sebebi de hem tavırları hem de abimle aralarındaki meseleydi. Bunu abimden öğrenemeyeceğimi biliyordum görüyordum ki Merih'ten de öğrenemeyecektim.
Hem o ego yığını kendini ne sanıyordu ki? "Bana bağlanmaymış!" Aptal, aklı olan kim sana yaklaşır ki? Tamam hoş çocuksun ama sadece o kadar yani. Bazen duygusuz, hissiz bir duvardan farkı olmuyordu. Gözleri buz gibiydi. Salak çocuk.
Söylene söylene yürürken yine o ara sokakta bulmuştum kendimi. Az kalsın ölebileceğim ara sokak...
Sessiz sakin, kimsenin olmadığı bir yerdi burası. Bizim eve biraz yakındı. Sanki bütün herkes dışlamıştı bu sokağı. Kafanı dinlemek istiyorsan gelebilirdin. Ama tabi bir anda bir keşin saldırısına uğrama ihtimalin de çok yüksekti. Fazla ıssız...
Sokakta kendi adım seslerime başka ayak sesleri de eklenince dönüp bakasım geldi yapmamıştım. Yani sanki sokak dışlanmış diye kimse geçmeyecek miydi burdan? Umursamadım arkamdan gelen ayak seslerini. Ya da öksürük sesini. Ya da tam şu an gelen kahkaha sesini. Umursayıp bakmalı mıydım? Kesinlikle evet. Bakacak mıydım? Adımlarımı hızlandırıp uzaklaşmak daha mantıklıydı.
Bacaklarıma hızlan komutu geldiği an hızlanmıştım. Ta ki "Küçük Soykaaaannnn." Diye neşe ve alayla kulağıma dolan sese kadar. Alev?
Yerimde durup arkama döndüğümde bir adet keyifle sırıtan Alev ve iki yanında duran izbandut gibi adamlarla karşılaşmıştım.
"Sürtük?" Dedim sorar gibi o bana yaklaşırken. Ne işi vardı burada?
"Hadi ama Alev demeni tercih ederim," dedi kendini muzip sanar bir şekilde. Biri böyle bir ses tonu kullanınca tatlı görünmediğini söyleyebilir mi?
"Aynı yere çıkıyor zaten." Dedim sırıtarak ben de. Sırıtışı kesinlikle yüzünden silinmiyordu. Çok pişkin bir kızdı. Abim cidden bu kızla nasıl birlikte oldu Allah aşkına? Aptal çocuk. Gerçi birkaç saatlik zevk içindi değil mi? Alev'e şöyle bir bakınca da... Tamam güzel bir fiziği ve yüzü vardı. Erkeklerin çoğu birlikte olmak isterdi. Ama tavırları fazla iticiydi.
"Hey! Sana diyorum!" Diye cırlayıp düşüncelerimden sıyrılmama sebep oldu. Ve bir şey daha: İğrenç bir cırlaması vardı. Öykü'den bile beter...
"Of fazla salaksın bugün. Biraz dayak ye!" Dedi sonlara doğru sesi neşeye bürünürken. Hadi ama aklı başına gelmemiş miydi? Bütün okulun önünde onu dövmüştüm. Gerçi sonra olanlar da... Her neyse.
"Ama senin cidden aklın başına gelmemiş!" Sesimi sert çıkarmaya çalışıyordum. Ama fazla becerikli olduğum söylenemezdi. Kağan bir ara bunu bana da öğretmeliydi.
"Sesini biraz keselim, ha ne dersin?" Diye alayla sorup kendi cevapladı: "Evet evet, hadi biraz dayak ye!"
Dediğinin üzerine güçlü bir kahkaha patlattım.
"Sen mi dayak atacaksın?" deyip tekrar güldüm.Alev soruma karşı "Hayır ya tek başıma olunca bir şey yapamadığımı anladım," dediğinde "Anlaman ne kadar güzel," dedim sesimdeki alay bir nebze olsun azalmazken.
Kaşlarını çatsa da yüzündeki sırıtış silinmemişti."Ama gördüğün gibi tek değilim. " diyerek iki yanında duran izbandut gibi çocukları gösterdi. Çocuklara baktığımda onların da zevk aldığını gördüm. Hadi ama...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK İKİLEM
Teen Fiction© Tüm Hakları Saklıdır Hayat, beni iki karanlık adam arasında bırakacak kadar acımasız mıydı? **** Öyle bir bilinmezlik içindeyim ki nereye gitsem kayboluyordum. Bulamıyordum yolumu bir türlü. Ulaşamıyordum ışığıma. Karanlık her geçen saniye daha da...