Bir Kendim Bir Ben Gidiyorum

11.7K 859 30
                                    

Gecelerdir uyuduğu uykunun ceremesini bu gece çekeceği belliydi. Saatlerdir kanepede kıvranıyordu uyumak için ama nafile uyuyacağına dair hiçbir işaret yoktu gözlerinde.

Leyla'nın ölümüne üzüntüsü, Mehmet'e annesiyle onu görüştürmediği için dinmeyen öfkesi, avukatın bahsettiği ev meselesi bir de para, müdür babanın telefonunun her aradığında kapalı olmasına merakı...

O kadar kafasında dönen şey vardı ki Tarkan'ı bütün bir gece ve gün düşünmemişti. Kendini tebrik etti. Saatler saatleri kovaladı Hazin sabahın köründe yine yollara düştü evde vakit geçiremiyordu çünkü.

Bir sabah önceki gibi avukatın bürosunun karşısındaki simit evinde aldı soluğu. Bu kez temkinliydi bir de kitap almıştı yanına hem kahvaltı yapacaktı hem de okuyacaktı. Bir eli simitinde diğeri çayında, bir gözü saatinde diğeri kitabında saati on yaptı.

Koşar adım büronun merdivenleri çıktı. Sekreter avukatın onu beklediğini söyledi içeri girdi.

"Hoş geldiniz Hazin hanım. İsterseniz çıkalım hemen işimiz uzun çünkü tapu işlemlerimiz var."

"Nasıl isterseniz."

Birlikte bürodan çıkıp yolun az ilerisindeki bankadan içeri girdiler. Kasalara gitme istediğini söyledi avukat. güvenlikle birlikte aşağıya indiler. Elindeki anahtarla kasayı açtı ve içinden çıkarttığı sarı büyük bir zarfı ve şeffaf dosyayı ortada bulunan tezgahız üzerine koydu.

"Tapu bunun içinde."

dedi dosyayı eline alarak.

"Onda ise ne varsa senin ben sana teslim ettim işim bitti."

Dedi.

Hazin sarı zarfı eline aldı ve çantasına yerleştirdi. Tapu işlemlerini hallettiler. Gün sonunda Hazin'in çantasında içinde ne olduğunu bilmediği sarı zarfı ve üzerinde resmi bulunan bir tapusu vardı.

"Sizden bir şey rica edebilirmiyim?"

"Tabi yapabilceğim bir şeyse"

"Beni Leyla Hanım ın mezarına götüre bilir misiniz?"

"Seve seve."

"Bunu isteyebileceğim bir kişi var ona da ulaşamıyorum ne yazık ki.Kendimde gitmeye cesaretim yok."

Birlikte kabristana gittiler. Yoldan aldığı çiçekelri yaydı toprağının üzerine. Dua ettiler.

"Çok teşekkür ederim" dedi Hazin elini mermerlerin üzerinde gezdirirken.

"Adı hiç yakışmıyor değil mi mezar taşına?"

"Bence de. Özel değilse bir şey sormak istiyorum hazin . Dün çıkarken Mehmet bey'den neden izin istedin buraya gelmek için?"

"Leyla hanım'ı yanına aldıktan sonra onu ziyaret etmememi söyledi. Ben gittim yine de hem de defalarca eve alınmadım, telefonlarıma cevap verdirilmedi. Duymak istediğim sadece sağlığının nasıl olduğuydu."

"Anladım. Gidelim mi?"

"Gidelim. Sizi de bu saate kadar oyaladım"

"olur mu ben şu anda da işimi yapıyorum ayrıca sana emanetlerini teslim ettikten sonra büyük bir yük kalktı üzerimden. Belki de şimdi bize bakıyor ve görevimi yaptığım için bana olan güvenini boşa çıkartmadığım için mutlu oluyordur. --Cevahir sana güveniyorum- demişti zarfı verirken. Çocukların haberi olmayacak bu bir Hazin'i nerde olursa olsun bulup vereceksin bu da iki."

Her ikisi de aynı anda bu cümleleri söylerken ki yüzünün aldığı ifadeyi hayal ediyorlardı o an.

Hazin kabristanda avukattan ayrılıp direk eve gitti. Hala Leyla'nın orada yattığına inanmak gelmiyordu içinden. Çantasındaki sarı zarfta kafasını meşgul etmiyor değildi. Otobüste açıp çantasının içinden biraz bakmak istedi ama çok kalabalıktı eğer avukatın dediği gibi içinde para varsa da sıkıntı olabilirdi. Durakta indikten sonra koşar adım bayırı çıktı. Eve girdi. Çantasını masanın üzerine atıp üzerini değiştirdi ve mutfak tezgahının önüne geçti. Özenle cezvesine, kahve malzemelerini koydu kısık ateşte kahvesinin kaynamasını sabırla bekledi. Hazırladığı fincanın içine bol köpüklü kahvesini koydu. Masaya götürdü. Sandalyesine oturdu.

ARINMA KAYASI (Tamamlandi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin