-3-
Elleri arkasında, salonda bir o yana bir bu yana yürürken deli gibi sinirliydi adam. Düşündükçe daha da köpürüyor, sinirden ne diyeceğini şaşırıyordu. "Eşek herif!" Telefonuna sarıldı aniden. "Dur ben senin bütün kredi kartlarını iptal ettireyim de gör sen gününü! Bakalım o çulsuz halinle hangi ortamlarda gününü gün edeceksin!"
"Yapma Orhan." diyerek araya girdi Ferhunde Hanım. Biraz daha müdahale etmeseydi eşinin sinirden ne yapacağını kendisi bile kestiremiyordu. Sakinleştirilmesi, ehlileştirilmesi gereken bir hayvan gibi oraya buraya kükremekten başka şey yaptığı yoktu.
"Yapma mı? Ne yapması be kadın? Hep senin yüzünden bu hale geldi zaten! Önce eve girmez oldu, sonra da ipini koparana kadar içti!"
"Gençlikte olur böyle şeyler..."
"Biz de genç olduk, ama neremizle içeceğimizi iyi bildik Ferhunde! Daha fazla saçmalayıp beni sinirlendirme! Koruyup durma o eşeği bana! Hayvan oğlu hayvan!"
Ellerini kavuşturarak "Ama Orhan Bey Amca... Yani şuan kendine de hayvan demiş olmadın mı?" diye sorarken karşısında tir tir titreyerek oturuyordu Burak.
"Hayvanım ben! Hayvanım ki böyle bir çocuğum olmuş! Evlat değil düşman, düşman! O kadar davetliye rezil rüsva etti beni! Böyle evladı ben ne yapayım ha, ne yapayım sen söyle?"
"Siz en iyisini bilirsiniz Orhan Bey Amcacığım..." derken içinden "Ulan Burç, yine yaptın yapacağını. İşin kötüsü, beni de bu ateş hattında bırakıp gittin! Alacağın olsun senin, hayvan herif! Şimdi ne biçim kızlarla âlem yapıyordur. Hain, kalleş!" diye söylenmeyi de ihmal etmiyordu. Biranda kendisine dönen yaşlı adamla göz göze geldiğinde neye uğradığını şaşırdı. Korkudan gözleri fal taşına döndü.
"Burak!"
"Efendim Orhan Amcacığım?"
"Sakın, bak sakın bu herif cep deli cepken delik sana geldiğinde otelinize alayım falan deme!"
"Ama Orhan Amcacığım... Amca canımcığım... Canımcığım Orhan'ım... Aman! Orhan Amcacığım, ben nasıl ona git derim? Çocukluk arkadaşıyız biz onunla."
"Ben onu bunu anlamam! Eğer o sıpayı sizin otelde görürsem o oteli başınıza yıkarım! Babana şirkette sabahlıyorum diye yalan söyleyip kızlarla kırıştırdığını, her şeyi söylerim! Sonrasını sen düşünürsün artık."
Boynunu büktü ve "Sen nasıl istersen Orhan Amca."
♚ ♔ ♚
Keyifle garsonu çağırdı ve "Bize bir şarap, en iyilerinden." dedikten sonra rahatça arkasına yaslandı. Bu sırada karşı masada dün gece barda asıldığı fakat yüz bulamadığı kızın oturduğunu fark edince yanındaki kadına daha da bir hava basmaya başladı. Alara'nın onu alaycı bir biçimde gülerek izlediğinin farkında bile değildi.
"Bu şişeden sonra biraz ağır gelmesin?"
"Yok Cemreciğim, ben alışığım. Sen hesabı dert etme, ben varım burada! Koskoca Burç Aksoy var karşında."
Gözlerini kısarak bozulduğunu belli etti. "Koskoca Burç Aksoy bir de ismimi karıştırmasaydı keşke. Sevde! Sev-de!"
"Olur canım, o da olur. Cemre de olur, Sevde de olur, Demre de olur." Şarap gelince birer kadeh doldurup içmeye başladılar. Garsona el edip hesabı istedikten sonra kartını verdi. "Eee, sen neler yapıyorsun Gülseciğim?"
"Sevde."
"Ha, pardon."
"Ben iç mimarım."
"Oh, oh, oh! Ne güzel!" Garson elinde kartla gelip kendisine "Beyefendi, kartınızdan para çekemedik." deyince neye uğradığını şaşırdı. "Allah Allah, manyetiği mi bozulmuş?" Fazla uzatmadan cüzdanından yeni bir kart çıkarıp garsona uzattı. "Al bakalım, bundan çek o zaman." Tekrar baş başa kaldıklarında "Nerede kalmıştık? Ha, iç mimar... Sadece evlerin, ofislerin içine değil, erkeklerin içine de hâkimsin belli ki."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BODRUM: Bir Topuklu, Bir Papyonlu ღBİTTİღ
HumorBirbirinden habersiz, gelinin de damadın da düğününden kaçtığını düşünün. Eş zamanlı olarak... Gelinsiz, damatsız bir düğün... Ve kader onları tekrar karşılaştırırsa, ne olur? ♚ ♔ ♚ Gülmeye ve birbirinden tuhaf tesadüfl...