YAZAR NOTU: Sevgili okurlarım, merhabalar! Kayıp yazarınız geri döndü. ❤️🙋
Uzun süredir sizleri boşluyorum ve elbette bunun farkındayım. Kaos dolu hayatımda biraz toparlandım, beni ve hikâyelerimi takip eden okurlarım bunu fark etmiştir. Artık birkaç hikâyemi haftanın belirli günlerine yerleştirdim. E tabii BODRUM: Bir Topuklu, Bir Papyonlu'yu da es geçmek olmaz! 🌸
Bundan böyle haftanın her Pazartesi günü BODRUM: Bir Topuklu, Bir Papyonlu günü!
Bu kadar gevezelik yeter, yeni bölüm için keyifli okumalar diliyorum. Ve sizleri seviyorum. ❤⭐*
-19-
Uzun zaman olmuştu. Nicedir onun sesini duymamış, yüzünü görmemişti. Şimdi birdenbire gizemli bir numaradan arayıp kendisiyle konuşuyordu. Eski sevgilisi Yüksel... Bir zamanlar onunla doludizgin bir ilişki yaşamıştı, doğru. Ama hep eksik bir şeyler vardı onunlayken. Aniden gelen evlilik teklifiyle bunları düşünmek durumunda kalmıştı uzun uzun. Her zaman âşık olduğu adamla hayatını birleştirmeyi hayal etmişti, aşk evliliği yapmayı ve koca bir sevgi üzerine yuva kurmayı istemişti. Yüksel o adam mı, doğru adamla mıyım, diye çok düşünmüştü o zamanlar. O an anlamıştı aradığı kişinin Yüksel olmadığını. Çünkü bir şeylerin eksikliğini hissediyordu, acaba diye düşünürken emin olamıyordu. Oysa seven insan anlardı, hissederdi. Burç'layken nasıl hissetmişti? Gerçekten beklediği kişinin o olduğunu nasıl anlayıvermişti... Başlarda güvenmemişti, evet. Hatta sonra güvenmemekte haklı olduğunu da acı bir şekilde tecrübe etmişti. Ancak konu şuan bu değildi, hislerin insanın ruhuna nasıl ayna gibi yansıdığıydı. Duygular doğru yolun pusulasıydı. Kalp atışları, bakışlar, duygular her şeyi açığa çıkarıyordu. İstenmeyen şeyleri bile...
"Alara, orada mısın?"
Hattın diğer ucunda duyduğu sesle irkildi. "Ah, evet buradayım. Şaşırdım sadece. Takdir edersin ki uzun zaman geçti."
"Evet. Ben de..." Telefonun diğer ucundan derin bir iç çekiş duyuldu. "Evlendiğini duydum, çok şaşırdım. Benimle bu yüzden ilişkini bitirmiştin, evlenmek istemediğini söyleyerek ayrılmıştın benden."
"Öyle olması gerekti. Birbirimiz için doğru kişiler olmadığımızı hissettim ve bitti. Geçmişi deşmenin pek de bir manası yok artık."
"Haklısın." Duraksadıktan sonra "Mutlu musun peki?" sorusunu yöneltti adam, sanki bu sorunun cevabını duymak herhangi bir şeyi değiştirebilecek gibi.
Mutlu muydu sahi? Bunu hiç düşünmemişti. Şaşkındı, kızgındı. Burç'a hayatı zindan etmek istiyordu ama mutlu muydu? Asıl soru buydu. Bu soru dışında her şeye cevap verebiliyordu ancak sanki bu soruya içten bir cevap verirse Burç'a öfkesinin dinmesinden korkuyordu. Hâlbuki ona öfkesi dinsin istemiyordu. Söylemişti ya, ona dünyayı dar etmek istiyordu. Onu cezalandırmak istiyordu. Ama aynı zamanda onu seviyordu. Yani onunla mutluydu. "E-Evet, mutluyum." Her ne kadar bunu kendine itiraf etmek hoşuna gitmese de gerçek buydu ve Yüksel'in de bunu bilmesini istemişti. Çünkü evlendiği hâlde kendisini arayabiliyorsa içinde hâlâ biraz ümit besliyordu belli ki. En azından ümidinin körelmesine yardımcı olacaktı bu samimi cevap.
"Sevindim, gerçekten. Sen mutlu olmayı hak ediyorsun Alara. Bu saatten sonra bana ancak senin adına mutlu olmak düşer. Doğrusu seni bu kadar mutlu eden adamla tanışmayı çok isterim."
"Yüksel..."
"Tamam, çok uzatmayacağım zaten. Sen sevmezsin böyle şeyleri. Sadece... Mutluluklar dilemek için aradım." Konuşmayı tam bitirecekken dayanamadı ve içinde kalan son cümleyi mırıldandı Yüksel. "Ve sesini duymak için..."
Zaten kafası karışıkken gelen bu yersiz itirafla gerilmişti Alara. Konuşmanın bir an önce bitmesi için kısa kesmek istiyordu. "Hoşça kal Yüksel."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BODRUM: Bir Topuklu, Bir Papyonlu ღBİTTİღ
UmorismoBirbirinden habersiz, gelinin de damadın da düğününden kaçtığını düşünün. Eş zamanlı olarak... Gelinsiz, damatsız bir düğün... Ve kader onları tekrar karşılaştırırsa, ne olur? ♚ ♔ ♚ Gülmeye ve birbirinden tuhaf tesadüfl...