۝ B: BTBP || 1

28K 1.4K 89
                                    


-1-

"Alışılmışın dışında bir Külkedisi masalıydı bu. Aslında masal değil, karikatür biraz. Prens de Külkedisinden kaçıyordu. Ortada ne kaybolan camdan bir pabuç vardı, ne de o pabucu umursayan bir prens..."

Şezlongda uzanıp güneşlenirken pipetle elindeki portakal suyunu içiyordu. Gözlüğünü biraz aralayıp etrafına baktı. "Ay valla dünya varmış." Bir yudum daha içtikten sonra "Ne iyi oldu kaçtığım ya, özgürlük bu olsa gerek..." dedi kendi kendine. O kadar huzurlu ve mutluydu ki... Kendini hiç bu kadar özgür hissetmemişti. Neredeyse kanatlanıp uçacaktı! Aradan bir dakika geçmeden "Acaba babam çok üzülmüş müdür ya?" diye sordu kendine. Sonra omuz silkti. "Bu defa çok ileri gitti." Böyle olsun istemezdi fakat babası onu mecbur bırakmıştı. Hiç tanımadığı, yüzünü bile görmediği biriyle evlendirmeye çalışmak... Bu çağ dışıydı! Böyle şeylere boyun eğecek potansiyelde bir insan değildi. İyi ki ağabeyi zamanında duruma müdahale edip kendisine cesaret vermişti de ömür boyu esareti altında kalacağı bir hatayı yapmaktan onu kurtarmıştı.

Planlarında yurt dışına gitmek vardı fakat Alara son anda fikrini değiştirip ilk uçakla Bodrum'a gelmişti. Bu durum öğrenilince bakacakları ilk yer yakındaki ülkeler olacaktı. Bodrum'a bakmak kimin aklına gelirdi ki? Yabancı insanların arasında bu kadar eğlenemezdi zaten, burada tatilden kalan arkadaşları vardı. Bitmiş bardağını ve gözünden çıkardığı gözlüğü bıraktıktan sonra petrol mavisi pareyosunu çıkarıp havuza atladı. "Huhhuuuuu! Hayat bana güzel!" Etrafındakileri umursamadan davranmak ne güzel şeydi. Mutlu olmak bu kadar basitti işte; kim ne der, ne düşünür diye tasalanmadan içinden geleni yapmakta saklıydı.

Çığlık atarak havuza atlayan kıza göz ucuyla baktıktan sonra yanında içkisini yudumlayan kadına göz kırptı adam. Barda kestiği en güzel kızdı ve bugün buradan o olmadan çıkmaya hiç niyeti yoktu. Üstelik kadın da gayet davetkâr bakışlarla kendisini süzüyordu. Kıvırcık saçlarıyla oynayarak işveli bir biçimde göz kırptı ve dudağının kenarını ısırdı.

Elinde içkisiyle kadınla arasındaki mesafeyi kapattı ve tam yanına oturdu Burç. "Selam."

"Selam."

"Nasılız, eğleniyor muyuz?"

"Hı hı..." derken bakışlarında hayranlık barındırdığının farkında değildi şuh kadın. Kıkırdadı ve "Sen geldin, daha da bir eğleniyoruz artık." dedi.

İddialı bir bakış attıktan sonra kahkaha attı adam. "Ya, demek öyle..." Karizmayı elden bırakmıyordu. Barmene döndü ve "Hanımefendiye benden bir içki." dedi. Sol kolunu masaya dayadı. "Eee, nasıl gidiyor? Buraya kiminle geldin?"

Güldü kadın. "Sevgilim yok merak etme, tekim." Sağ elini saçlarının arasından geçirdi. Özgüveni tavan yapmış bu adama karşı duyduğu ilgiyi saklama gereksinimi duymadı.

Burç'sa bununla hiç ilgilenmiyordu. Omuz silkerek "Benim için fark etmez. Ben buraya eğlenmeye geldim." dedi. Hiçbir zaman niyetini saklamamıştı, şimdi de saklamayacaktı. Karşısındaki kadın biraz bozulmuş gibi dursa da çekip gitmediğine veya suratına içki bardağını fırlatmadığına göre onaylıyordu. "Adın ne senin bakalım?"

"Gözde."

"Gözde..." Sol işaret parmağı kızın saçlarıyla oynamaya başladığında "Seninle çok eğleneceğiz." dedi. Bir süre sohbet ettikten sonra kızla birlikte kalkıp otel girişine doğru yürüdüler. Bugün onun için milattı. Mecbur bırakıldığı nikâha icabet etmemişti ve bundan son derece memnundu. O ciddi ilişkilerin adamı değildi, evlilik onun için ölmeden mezara girmek gibi bir şeydi. En uzun ilişkisi 2 hafta olan bir adam ömrünü tek bir kadınla nasıl geçirebilirdi ki? Çoraplarından bile sık değiştiriyordu sevgililerini. Evlilik mi? "Belki 60 yaşından sonra..." diye mırıldanıp güldü adam. Yanındaki kızın "Ne dedin canım?" sorusuyla "Yok bir şey hayatım. Hadi gidelim..." diyerek merdivenlerden yukarı, odasına çıktı.

BODRUM: Bir Topuklu, Bir Papyonlu ღBİTTİღHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin