۝ B: BTBP || 28

4.5K 346 55
                                    

-28-

Yaşananların ardından günler geçmiş olmasına rağmen genç kız içindeki öfkeden bir türlü kurtulamıyordu. Kızlara ve Burak'a biraz bozuk atmıştı ama asıl kızdığı kişi onlar değildi. Hem Burç'a, hem de kendine kızıyordu. En çok da kendine. Neden onca yaşanan kalp kırıklıklarına, onca acı çekişlerine rağmen Burç'un söyleyeceği her şeye inanmak için hazırdı? Neden onu bu kadar çok seviyordu. Bunlar sinir küpü olması için yeterli bir sebepti onun için. Bu kadar iradesiz biri olamazdı o, aptal bir âşığa dönüşemezdi. Dönüşmemeliydi. Ani bir kararla abisini aradı. Bu boşanma işinin saklanacak tarafı kalmamıştı zaten. "Alo, abi..."

"Deli kız, ne yapıyorsun bakalım?"

"Abi ben boşanıyorum."

Telefonun diğer ucunda derin bir nefes veren Mete bir süre sessizliğini koruduktan sonra "Niye diye sormuyorum. Bu işin uzun sürmeyeceği belliydi." yanıtını verdi.

"Bana bir avukat bulur musun? Boşanma işlemlerine hemen başlamak istiyorum."

"İyi düşündün mü, emin misin?"

"Evet, düşündüm. Yeterince vakit kaybettim zaten."

"Tamam, Yalçın'la konuşayım sana dönerim."

"Sağ ol abi."

Sıcacık gülümseyen adam şefkatli bir ses tonuyla "Saçmalama bir tanem, benim senden başka kimim var? Elbette hep yanında olacağım. Sen benim tek kardeşimsin, en kıymetlimsin." dedi Mete. Kardeşinin ses tonundaki üzüntünün farkındaydı ama içinden bir ses bunun evli olduğu için değil, daha çok boşanacağı için olduğunu söylüyordu. Ne yani, evlendiği adama âşık mı olmuştu? İyi de o zaman niçin boşanıyordu? Burç mu istemiyordu. Kafasında sayısız soru işareti belirse de hiçbirini sormadı.

"İyi ki varsın abi."

"Sen de iyi ki varsın güzelim. Hadi sen bunları düşünme şimdi. Ben avukatı sana yönlendiririm."

"Tamam, görüşürüz." Telefonu kapattı. İçinde tüm enerjisini yok eden bir duygu kol geziyordu. Yanlış mı yapıyordu acaba? Belki de Burç tüm söylediklerinde samimiydi, yoksa o gün sayıp döktüğü onca şeye neden o kadar kırılmış olsundu ki? Belki de onu dinlemeliydi, onu anlamaya çalışmalıydı. Böylece gerçekten samimi olup olmadığını anlardı. Ama o ne yapmıştı, her zamanki gibi lafları adamın ağzına tıkmıştı. Öte yandan içinde kavgaya aç başka bir ses de haklı olduğunu söylüyordu. En doğrusunu yapmıştı o sese göre. Gerçekten seven insan baştan kaybetmeyi göze almazdı. Ama Burç göze almıştı.

Bu ikilemlerin arasında kaybolup giderken zil sesiyle yerinden sıçradı. Kapıyı açtığında kendisine gelen resmi zarfı imza atarak teslim aldı ve görevliye teşekkür edip telefonu kapattı. Merakla zarfa baktı. "Ne ki bu?" Zarfı muntazam bir şekilde olması gereken yerden açtı ve içinde dörde katlanmış kâğıdı çıkarıp okumaya başladı. Üzerinde hukuki terimler geçiyordu ama davacı kısmında Burç Aksoy ismini görünce neye uğradığını şaşırdı. Ne demekti bu şimdi? Burç ona boşanma davası mı açmıştı? İyi de neden? Yani evet, boşanmak istediğini söyleyen kendisiydi ama bu kadar acele etmeye ne gerek vardı? Elindeki zarfı ve kâğıdı bir kenara fırlattıktan sonra salonda volta atmaya başladı. Şuan hiçbir şey sinirlerini yatıştırabilecek gibi değildi.

"Bana boşanma davası açmış ya! Boşanma davası açmış! Hiç vakit kaybetmemiş!"

Oysa neler düşünmüştü. Ona haksızlık ettiğini, onu dinlemesi gerektiğini düşünüyordu beş dakika öncesine kadar. Ne kadar saftı, ne kadar aptaldı böyle. Burç'un umurunda bile değildi ki affedilmek! O tam da yüzüne karşı söylediği gibi babasının sağladığı imkânlara bağımlı, çapkın bir serseriydi hepsi bu! Alara'yı önemsediği için konuşmaya, kendini açıklamaya çalışmıyordu. Elindeki imkânları kaybetmemek için harcıyordu onca çabayı. Görünüşe göre açıklamaya çalıştığı gibi biri de değildi. İçinde iki kişilik taşıyordu ve bunlar asla eski Burç ve yeni Burç değildi, yalancı Burç ve daha yalancı Burç olarak ikiye ayrılıyordu.

BODRUM: Bir Topuklu, Bir Papyonlu ღBİTTİღHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin