-20-
Sert bir ifadeyle geri çekilirken oldukça öfkeliydi. Burç'tan çok kendi iradesizliğine kızmıştı. Onun dudaklarında kendini kaybettiği ve gereken tepkiyi vermediği için iç sesiyle ayaklarını yere vura vura kavga etmek istiyordu, öyle çileden çıkmıştı.
Dudakları ayrıldığında Burç elleri ceplerinde, gayet kendinden emin bir ifadeyle "Hâlâ aynı mı düşüncelerin?" diye sordu. Cevabını bildiği bir soruyu sorar gibiydi. Artık umurunda değil miyim yani, inanayım mı buna?"
Alara o an esaslı bir tokat patlattı adamın suratına. Kocasına gereken dersi verdiğini düşünürken aslında yaptığı şey kendine olan sinirini çıkarmaktı, farkında değildi. İşaret parmağını ürkütücü bir edayla sallarken "Bir daha bunu sakın yapma! Sakın!" diye cırlıyordu. Hâlâ ondan etkileniyordu. Dudakları onun dudaklarıyla temas ettiğinde elektrik çarpmış gibi hissetmişti. Bu duygu beyninde şok etkisi yaratmıştı. Oysa kendisi böyle kontrolsüz ve iradesiz bir kız değildi. Üstelik karşısındaki adam yediği tokattan hiç de etkilenmişe benzemiyordu. Bu da yetmezmiş gibi hâlâ gevrek gevrek sırıtmaktaydı.
"Demek ki hâlâ umurundayım."
"Şansını fazla zorluyorsun Burç, yemin ederim seni ayağımın altına alır böcek gibi ezerim! Benim canımı sıkma!" Sinirle adamın yanından ayrılıp arkadaşlarının yanına dönerken derin nefesler alıp sakinleşmeye çalışıyordu.
Bunun farkına varan ilk kişi Taçmin olmuştu elbette. O meraklı Melahat'in gözünden bir şey kaçar mıydı? Ayrıca Alara'nın yüzü, hâl ve hareketleri de "Ben iyi değilim!" diye bas bas bağırıyordu. "Alara, her şey yolunda mı?"
Laf olsun diye konuşur gibi "Yolunda, yolunda." dedi yalnızca. Baştan savma bir cevap olduğu çok belliydi fakat kimse üstüne gelmedi. Şuan sırası değildi anlaşılan. Kendisine çevrilen meraklı yüzlerden tüm bunları okuyabiliyordu. "Ben odama çıkayım."
Nilüfer "Neden?" diye atıldı birden. O Taçmin kadar sabırlı davranamamıştı. Meraklılık konusunda onunla yarışabilecek güçlü bir rakipti kendisi.
Genç kadın kankasıyla gülüp eğlenirken kendisine kaçamak bakışlar fırlatan adama öldürücü bakışlarını sabitledi. "Buranın havası bozuldu da ondan."
Taçmin her ne kadar "Ya hayır, bu erkeklerin keyfimizi kaçırmasına izin verme." diyerek yengesini ikna etmeye çalışsa da Alara'nın keyfini geri getirmek pek mümkün görünmüyordu.
Genç kız keyifsiz bir ifadeyle "Ama-" diye itiraz etmeye yeltenmişti ancak Nilüfer'in de katıldığı bu "Lütfeeeen!" korosuna daha fazla karşı çıkamayacaktı anlaşılan. Onlarla savaşacak enerjisi yoktu doğrusu. Kalmayı kabul etmişti ancak aklı hâlâ karışıktı. Burç'a karşı duygularının devam ettiğinin farkındaydı, neticede bazı duygular öyle aniden sökülüp atılabilecek cinsten olmuyordu. En azından bu duyguların biraz azalmış, körelmiş olabileceğini düşünürken kalbinin böyle bir tepki vermesi onun hem şaşırtmış hem de kızdırmıştı. Kendini rezil olmuş gibi hissediyordu. Karşısındaki adamın gözünde basiretsiz, iradesiz kızın tekiydi! Ne yaparsa yapsın onu affedecek kadar basitti sanki. Burç'u seviyordu, bu doğruydu. Ancak ona çok kızgındı ve bu duygunun kolay kolay geçeceği de yoktu. Öyle bir öpücükle satır aralarındaki peri masallarına dönecek değillerdi. O kadar basit değildi. Diğer yandan uzun zaman sonra Yüksel'in aramasıyla kafa karışıklığının iki katına çıktığını da kendine inkâr edecek değildi. Uzun uzun bu konuları düşünürken olayların ne kadar içinden çıkılmaz bir hâl aldığını fark etti. Ailelerinin gözünde yeni evli bir çiftlerdi ama esasında birbirinden nefret eden, sorunlarını çözemeyip ayrılmış bir çift olmaları ne büyük ironiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BODRUM: Bir Topuklu, Bir Papyonlu ღBİTTİღ
HumorBirbirinden habersiz, gelinin de damadın da düğününden kaçtığını düşünün. Eş zamanlı olarak... Gelinsiz, damatsız bir düğün... Ve kader onları tekrar karşılaştırırsa, ne olur? ♚ ♔ ♚ Gülmeye ve birbirinden tuhaf tesadüfl...