-14- / 1
Sabahın ilk ışıklarıyla uyandığında dün gece olanlardan ötürü son derece üzgün hissediyordu kendini. Bir şekilde bu olayı düzeltmeli, Alara'dan af dilemeliydi. Bunun için sabırsızlansa da saatin çok erken olduğunu düşünerek biraz bahçede oyalandı, kafeteryada bir kahve içti ve makul bir saati bekledi. Öğlen olduğu hâlde genç kadının hâlâ ortalarda görünmemesi biraz tuhaftı. Zira bu zamana kadar Alara çoktan kahvaltıya inmiş olurdu veya hava almak için bahçeye çıkardı. Ümit ve Aydan iki gün önce otelden ayrılmış olmasaydı onlara soracaktı ama... Bu durum biraz tuhaf geldiği için resepsiyona sormaya karar verdi. Kendisini her görüşünde yüzüne sevimsiz bir ifade takınan resepsiyonist kız sıradan bir ses tonuyla "Alara Hanım sabah erkenden otelden ayrıldı." demişti.
"Ne? Nasıl yani?"
"Erken bir saatte hesabını kapatıp çıkışını yaptırdı. Size de bu notu bıraktı."
Eline tutuşturulan notla kalakalmış bir vaziyette, şoktaydı. Bu ne demek oluyordu? Nasıl ayrılırdı? Hem de haber bile vermeden... Vedalaşmadan... Kesinlikle bir yanlışlık olmalıydı. Elindeki kâğıtta ne yazdığına bakamayacak kadar şaşkındı. O kâğıdın varlığını bile unutmuştu.
"Güzel olan her şey gibi bu da bitti. Artık zorlamayalım. Elveda..."
Defalarca Alara'yı aradı. Bu notta yazanların izahını istiyordu sadece. Tamam, büyük bir hata yapmış olabilirdi. Ona yalan söylemiş, onu kırmıştı. Ama ilişkileri en azından yüz yüze bir vedayı hak ediyordu değil mi? Bu sözleri Alara'nın ağzından duymak isterdi, aptal bir notta okumayı değil. Asla aramalarına yanıt vermemişti kadın. Kendisine ne kadar kızgın olduğunu anlayabiliyordu ama konuşarak çözemeyecekleri bir şey yoktu. Neden böylesi bir yolu tercih etmişti? Cevap çok basitti; gerçekten sevmemişti. Bu ilişkide güvenilmez olan kişinin kendisi olduğunu sanıyordu, ama görüldüğü üzere yine bu ilişkide sevmekten korkan bir korkak ve güvenilmez biri daha vardı. Kafasının içinde "Artık sevmeyeceğim, bütün kabahat benim!" şarkısı çalarken araması gereken kişinin numarasını çoktan tuşlamıştı bile. Ona böyle zor bir gününde destek olabilecek tek kişi Burak'tı. Olanları anlattıktan sonra derin bir iç geçirdi ve "Sonsuz sevgimin karşılığı bu mu olacaktı, ha? Tamam, bir hata yaptığımın farkındayım ama bu böyle kestirip atılacak bir şey mi yani? Beni dinlemedi bile!"
En yakın arkadaşının acı dolu sitemlerini dinlerken hiçbir şey olmamış gibi omuz silkerek "Ama kardeşim, kız sana başından demiş zaten yalan olmayacak, güven olacak diye. Kız haklı yani." cevabını vermekle yetindi.
"Burak, sen benim tarafımda mısın yoksa Alara'nın tarafında mısın? Ya sen benim en yakın arkadaşımsın, benim tarafımda olman lazım. Lütfen safları karıştırmayalım."
"Tamam be tamam, haklısın. Ben senin en yakın arkadaşınım. Sen her ne kadar beni bir kız için terk etmiş olsan da..."
"Burak!"
"Sen üzülme kardeşim. O kız senin gibi birini kaybetti ya, overlok makinası gibi ayağına gelecek!"
"Of, Burak ne saçmalıyorsun ya? Ben seni gaz ver diye mi aradım?"
"Ne için aradın o zaman kardo?"
"Ya bana çözüm üret diye aradım! Ben şimdi bu kızı nerede bulabilirim?"
"Bulsan ne değişecek ki? Kız kararını vermiş sonuçta."
Sağ elini çaresizce ensesine götürürken "Doğru. O kararını vermiş." diye mırıldandı üzüntüyle. Tek üzüntüsü sevdiği kadar sevilmediğini fark etmekti. Çünkü gerçek aşk, böyle küçük pürüzlerle yıkılabilecek kadar güçsüz olamazdı. Belli ki bir yerlerde bir şeyler eksikti. Sağlam bir temel atılamamıştı ilişkilerinde. Açıkçası vakit de olmamıştı. Her şey o kadar ani ve hızlı bir şekilde gelişmişti ki... Belki de artık sevmemeliydi. Bu ona iyi bir ders olmuştu. Bir kadını sevdiği zaman böyle oluyordu işte. Acı çekiyordu. Telefonun diğer ucunda söylenip duran adamı dikkate dahi almadan durgun bir ses tonuyla "Tamam Burak, sonra görüşürüz kardeşim." diyerek cevap bile beklemeden telefonu kapattı. Karar vermişti, bir daha sevmemeye yemin edecekti. Zaten yaşadığı bu hüsrandan sonra bir daha asla başka birini sevemezdi. Bir daha yarı yolda bırakılmaya dayanamazdı çünkü. Hem başından beri aşk saçma bir savaştı onun için. Sadece Alara'yla anlam kazanan, o gidince içi boş bir yeminden ibaret aptal bir duygu... Eski boş hayatına geri dönecek ve onu unutacaktı. Tıpkı onun da istediği gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BODRUM: Bir Topuklu, Bir Papyonlu ღBİTTİღ
HumorBirbirinden habersiz, gelinin de damadın da düğününden kaçtığını düşünün. Eş zamanlı olarak... Gelinsiz, damatsız bir düğün... Ve kader onları tekrar karşılaştırırsa, ne olur? ♚ ♔ ♚ Gülmeye ve birbirinden tuhaf tesadüfl...