۝ B: BTBP || 6/1

16.3K 1K 35
                                    

-6- /1

Bu kız gerçekten normal değildi. Daha önce tanıdığı, muhatap olduğu, tavlayıp yatağa attığı o kadınlarla uzaktan yakından alakası yoktu. Ve Burç, onunla nasıl başa çıkabileceğini henüz tam olarak bilmiyordu. Ama o Burç Aksoy'du, eninde sonunda kullanma kılavuzu olmayan bu kadını çözer, onun panzehri olurdu.

Telefonunun çaldığını duyunca duşunu yarıda bırakıp havluyu beline sardı ve yatak odasına doğru yürüdü. Arayanın Burak olması için dua ederken ekranda kankasının adını görünce Allah'a şükretti. "Alo, Burak."

"Telefonu açar açmaz bana saldıracağını düşünmüştüm."

"Normal şartlar altında evet, seni elektrikli sandalyeye oturtmak istiyordum. Ama şuan değil. Şuan, çok daha önemli bir sorunum var Burak. Hemen buraya gelemez misin?"

"Orhan Amca duyarsa beni öldürür."

"Ben de döverim Burak."

"Ama hiç yardımcı olmuyorsun."

"Otelden ayrılmak istiyorum, ama param yok. Kızın birine çattım, beni doğduğuma pişman etti. Daha da kötüsü... Sanırım ondan bir parça hoşlanıyor gibiyim."

Gayet sıradan bir ses tonuyla "Yaklaşık 24 saat içinde geçer o his." diyerek arkadaşının içini rahatlatmaya çalıştı adam. O kadar emindi ki bu duygunun geçici olduğuna... "Allah aşkına, daha önce de böyle şeyler hissetmiştin Burç. Kızı yatağa attıktan sonra geçiyor o his, sen de biliyorsun."

"Kendi ağzınla söyledin, kızı yatağa atınca dedin. Ben bu kızı yatağa atamam. Bırak yatağa atmayı, öpmeye kalsam o kız beni pencereden aşağı atar." Elini alnına götürdü çaresizce. "Ve sanırım kızın sevgilisi var."

"Aaa orada dur! Sevgilisi varsa olmaz o iş. Başını belaya sokma Burç, valla adamın elinde falan kalırsın bu sefer." Havalı bir bakışla sinsice güldü. "Hem kadınlar öyle çok yapışkan erkeklerden hoşlanmazlar, sen bana sor onları."

"Akıl verdiğin için sağ ol(!) Seni akıl danışmak için aramadım geri zekâlı, kendini aşk doktoru sanacak ne yaşadın Allah aşkına?" Arkadaşından fayda gelmeyeceğini anlayınca fazla uzatmak istemedi genç adam. Kafası gerçekten çok karışıktı. "Sen gönderiyor musun para, göndermiyor musun?"

Üzerinde bornozla oturduğu sandalyede şampanyasını yudumladıktan sonra elini tutan kadını kucağına oturttu ve "Kankacım kusura bakma, şuan çok meşgulüm. Ayrıca bilirsin ki Orhan Amca sinirlenince en yırtıcı hayvandan bile daha vahşi olur." dedi ve telefonu kapattı. Kucağındaki kadına sinsice baktıktan sonra "Nerede kalmıştık tatlım?" diye sordu. Aklı biraz arkadaşında kalmıştı doğru, ama o da çok düşüncesizce hareket etmişti. Üstelik yapacağı şeyle ilgili kendisine fikir danışmak şöyle dursun, haber bile vermemişti. Burak'ı bu ateş hattının ortasında bırakıp kaçmıştı. Bir dersi hak etmişti kesinlikle. Bu yüzden ona bir süre yardım etmemeye karar verdi. Şimdi biraz eğlencesine baksa fena olmayacaktı.

Bir kez daha telefonun kapanmasıyla olduğu yerde kalakaldı ve ifadesizce "Benim kaderim de buymuş demek ki." dedi kendi kendine. En yakın arkadaşı bile yardım etmiyorsa, yaradan belasını vermiş demekti. Şimdiyse adam, çalınan kalbinin ve ölen erkekliğinin ruhuna el Fatiha okuyordu.

♚ ♔ ♚

Ertesi gün, güneşin ışıltısının gözkapaklarını kamaştırmasıyla uyandı Alara. Diğer perdeleri de enerjik bir biçimde araladı ve güzel bir duş alıp kahvaltısını etmeye başladı. Bugün ağabeyinin geleceğini düşündükçe mutlu olup keyfine bakmaya devam etti. İnce dilimlenmiş ekmeğine kayısı reçelini sürerken balkonun şahane manzarasını seyrediyordu. Bir de şu kendini beğenmiş ukala çocuğu düşünüyordu. Neydi adı? Ha, Burç Aksoy. Hani çok övünüyordu ya ismiyle, oradan aklında kalmıştı galiba. İsmiyle, ailesinin saygınlığıyla ve bitmek tükenmek bilmez aile servetiyle hava basmaktan başka şey bilmeyen şu çocuk... Sahi, asla kapanmayacağını sandığı şu musluk kapanmış, parasız kalmıştı. Hazır aklına gelmişken "Ah, çok kötü!" diye mırıldandı alayla. Para ve kadın dışında hiçbir şey düşünmeyen şu şımarık züppe böyle bir dersi çoktan hak etmişti zaten. Durdu ve düşündü. Yine de, onun bu çaresiz durumuna kafa yormadan edemiyordu hatta onu düşünmekten kendini alamadığı için kendine kızmaya bile başlamıştı. Hak etmişti o budala! Herkesin hayattan alacağı en az bir ders olmalıydı. En zengin, en sağlıklı, en dertsiz görünen insanın bile hayattan alacak dersleri olacaktı. Bu bir döngüydü, hayatın evrensel kuralıydı.

BODRUM: Bir Topuklu, Bir Papyonlu ღBİTTİღHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin