۝ B: BTBP || 13/2

6.5K 514 18
                                    

-13- / 2

Akşam olduğunda Alara için her şey daha netti. Hatta eşyalarını toplamaya başlamıştı bile. Başka bir seçenek aklına gelmiyordu. Eğer Burç dün geceki şeyi yapmasaydı belki de durumu ona açıklayıp danışabilir veya ondan anlayış isteyebilirdi ama bu davranışıyla kendisine değer vermediğini hatta onu salak yerine koyduğunu anlamıştı. Acaba bu geceki akşam yemeğinde o kadın hakkında soru sorup son bir şans versem mi, diye düşünse de sonra bunun ne kadar saçma bir fikir olduğunu fark edip vazgeçti. Tanımıyorum deyip durduğu bir kadın hakkında ne gibi bir soru sorabilirdi ki? Hem o kararını başından beri vermişti zaten. Şuan hiçbir şansın anlamı yoktu.

Yemek vakti Alara'nın ağzını bıçak açmıyordu. Genç adam her ne kadar buna anlam veremeyip "Alara, iyi misin?" diye sorsa da hep geçiştiriliyordu. Belki evlilik teklifini duyunca bu keyifsiz havadan çıkar, diye düşünerek cebine uzandı. Bu defa dünyaya bir göktaşı bile düşse durmaya niyeti yoktu. Elindeki yüzük kutusunu açıp Alara'ya uzattı. "Kaç gündür bu teklifi yapabilmek için kıvranıyorum. Sonunda, artık uzaylı istilası da olsa bu teklifi yapacağım."

"Burç..."

"Lütfen, sözümü kesme ve beni dinle. Bugün ve diğer tüm günler, tüm zamanlarım seninle dolsun istiyorum. Hayatımdaki boşlukları dolduran kadınsın sen ve varlığınla anlam kazanmak istiyorum. Bu yüzden sana ilk ve son defa soruyorum, benimle evlenir misin Alara?"

Karşısında tüm sevimliliği ve romantikliğiyle duran adama baktı. Hayır demek çok zordu. Bunun Burç için de çok zor bir adım olduğunun farkındaydı. Ancak böylesine bir teklifi bu kadar çabuk beklemiyordu ve açıkçası Burç'un da pişman olacağı bir şey yapmak üzere olduğunu hissedebiliyordu. O evlilik adamı değildi ki! En azından bu kadar kısa sürede evliliğe ısınmış olamazdı. Sırf kendisini kaybetmemek için böyle bir karar veriyorsa bu onu kaybetmek istemediği için değil, evliliği bir oyun sandığı içindi. En azından genç kadın böyle düşünüyordu. Hem insan evleneceği kadına yalanlar söylemez, onu aptal yerine koymazdı. Ama Burç bunu yapmıştı. Kadının duygularını derinden yaralamıştı. Ona başından söylemişti; bu şansı verirken, ona güvenmek isterken her şeyi berbat etmemesini söylemişti. Ama Burç tüm bunları umursamadan yüzü bile kızarmaksızın ona yalan söylemekten gocunmamıştı. Derin bir nefes alıp "Hayır." cevabını verdi sakince. Hâlâ nasıl sakin kaldığına şaşıyordu doğrusu, ama öylesine yorgun ve bitkindi ki... Dün gece yaşananlar, bu sabah aldığı haber... Karman çorman olmuş düşüncelerine rağmen bir konuda şaşırtıcı derecede netti; evine, yuvasına dönecekti. En azından babasına bunu borçluydu. Zaten artık onu burada tutan ne bir aşk hayali vardı, ne de kayda değer adam.

Şok içerisinde donakalan adam ise "Anlamadım?" diye mırıldanmakla yetindi yalnızca. Böyle bir cevap beklemiyordu. Belki Alara'nın boynuna atlayıp "Evet, evet, binlerce kez evet!" diye bağırmasını bekliyordu, bilmiyordu ama beklediği tepki asla bu değildi. Bunu anlamıyordu. Gerçekten bu cevabın izahını anlaması mümkün değildi. "Peki, ama neden?"

"Sen evliliği oyun sanıyorsun Burç. Hayat senin oyunlarından ibaret değil. Bir kadını yalanlarla kandırıp sonra ona sus payı diye evlilik teklifi edince erdemli ya da âşık bir adam değil, ancak korkak olursun."

Demek anlamıştı... Asla o yalanı söylememeliydi. Zaten hangi akla hizmet böyle bir saçmalığa kalkışmıştı ki? Eline yüzüne bulaştırmıştı işte! Şimdi ne olacaktı? "Alara, beni eğer dinlersen ben sana her şeyi açık-"

"Hiçbir şey duymak istemiyorum Burç, çünkü artık vereceğin cevabın bir anlamı yok. İnan sana kızgın da değilim, kırgın da. Ben... Zaten senin değişmeyeceğini bilmeli, anlamalıydım. Bu ilişki daha en başındayken acısız bir biçimde bitsin, belki böylesi çok daha hayırlı olur."

"Ama Alara, bak söylediğin şey çok saç-"

"Ben sana evet dediğim o ilk gün söylemiştim Burç! Tek bir hata... Tek bir hata her şeyi bitirebilir demiştim. Ama sen... Sen aşkımız üzerine kumar oynayabilecek kadar değersizleştirdin beni. Hızlı bir hamleyle aniden tükettin bizi. Ve ben... Artık tek bir hataya daha tahammül edemeyecek kadar doldum Burç. Gerçekten, kızdığım kişi sen değilsin. Aksine, ben sonunu bildiğim bir maceraya atladığım için kendime kızıyorum." Acıyla tebessüm etti genç kadın. Gözlerinde parlayan yaşlarla son sözlerini de ekledi. "Yine de güzel zamanlardı. Hoşça kal..." Ayağa kalkan adamı el işaretiyle engelledi. "Peşimden gelme, çünkü bu hiçbir işe yaramaz. Dediğim gibi, kızgın değilim ve sakinleştirilmeye de ihtiyacım yok. Sadece bazı şeylerin farkına vardım. Bunlar için de teşekkür ederim. Bana aşkın risk dolu bir macera olduğunu öğrettiğin için... Sanırım artık mantığımla hareket etmeyi seçeceğim. Hayat dersin için teşekkürler..."

Önünden geçip giden kadına yalnızca acınası ve üzgün gözlerle baktı. Ne diyebilirdi ki? Çok basit bir konuyu yine kördüğüme çeviren kendisiydi. Bunun için kendisi dışında kime kızabilirdi ki? Onu kaybetmek istediği en son şeyken bunu parmağının ucuyla bile nasıl başarabiliyordu, anlamıyordu doğrusu.

Yine de biraz olsun umut kırıntısı besliyordu kalbinde. Belki sabaha kadar düşünür, taşınır vazgeçerdi. Özrünü kabul eder, olayın aslını dinlerdi ve her şey tatlıya bağlanırdı. Bu gece üstüne gitmemek en iyisi, diye geçirdi içinden.

...

BODRUM: Bir Topuklu, Bir Papyonlu ღBİTTİღHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin