-16- / 1
Burç ve Alara, hiçbir şey olmamış gibi nikâh masasına doğru giderken hâlâ olayın şokunu atlatabilmiş değildi. İkisi de bir hayalin, bir rüyanın ya da bulundukları duruma uygun olması gerekirse bir kâbusun içinde gibiydi. Karşılaştıkları ilk an tam konuşmaya yelteneceklerden Burak ve Nilüfer gelip davetlilerin merakla beklediklerini söylemiş, apar topar gitmek zorunda kalmışlardı. Müzik eşliğinde içeri girerlerken iki şaşkın gözüne far tutulmuş tavşan gibi kalakalmıştı.
Burç olayı çözümlemeye çalışıyor fakat bir türlü bu tesadüfün gerçek olabilme ihtimalini inandırıcı bulmuyordu. Hatta bu olayın gerçek olmasını kabullenmektense şuan Alara'yla anlaşılarak kendisine bir kamera şakası düzenlenmiş olma ihtimalini bile daha yakın buluyordu kendine. Neler olup bittiğine dair en ufak bir fikri bile yoktu.
Alara da şaşkındı ancak yanındaki adamdan daha çabuk algılamıştı olayı. Sadece bunu nasıl anlayamadığını düşünüyordu. Otelde Burç yanına gelip hesabı ödeyebilmek için ondan yardım istediğinde kendisini tanıtmıştı. Her fırsatta adını vurgulamaktan da çekinmeyen bir insandı. O an aklında şiddetli bir şimşek etkisi yarattı düşünceleri. Görücü usulü evleneceği adamın nikâh belgelerine çok dikkatli bakmamıştı ancak adının Tufan B. Aksoy yazdığına emindi. Elbette bu kişinin Burç'la aynı adam olacağını düşünmek o an için bir deli saçması olabilirdi fakat şuan o deli saçması dediği olayı yaşıyordu Alara. Nereden bilebilirdi ki o adamın Burç olduğunu? Hâlâ inanamıyordu. Zaten durum inanılır gibi değildi ki.
Masaya oturduklarında ikisinin de gergin oluşu her hâllerinden belliydi. Aileler bu evliliğin ne koşullarda gerçekleştiğini bildikleri için -zira daha önce gelin ve damadın kaçtığı bir düğün olarak noktalanmıştı bu merasim- olayın çok da akıl kurcalayıcı bir yanı yoktu onlar için.
Lakin gelin ve damat için durum hiç de öyle değildi. İkisi de paralel evrende mantık dışı hayalî bir sahneyi yaşıyor gibiydi. Etraflarına uzaylı gibi bakıyorlardı ve olayı anlamaya çalışma evresini biraz olsun rafa kaldırmaya karar vermişlerdi. Çünkü hayatları an itibariyle bir romantik komedi filminden paranormal film kategorisine geçiş yapmıştı. Hatta birbiriyle hiç de iyi ayrılmamış iki sevgili olarak belki de imdb puanı 9,3 olan bir korku filmi bile olabilirdi yaşıyor oldukları şu dakikalar. İkisi de masadan kalkıp "Başlarım böyle işe, ben gidiyorum!" demek istemişlerdi ilk anlarda. Ancak ikisi de bu haklarını daha önceki düğünlerinde kullandıkları için böyle bir şeye cesaret edebilecek durumda değillerdi. Ayrıca bu defa evlilik kararı veren taraf kendileriyken böyle bir şey yapmaları söz konusu bile olamazdı. Hem ha bir yabancıyla evlenmişler, ha birbirileriyle. Mevcut durumda bunun ne önemi vardı ki? Kendilerini daha kötüsü için hazırlamamışlar mıydı?
Nikâh memurunun ıvır zıvırlı detaylarını duymazdan gelerek kendilerine yöneltilen sorunun geleceği zamana odaklanmışlardı. İkisi de tir tir titriyor fakat dışarıdan hiç renk vermiyorlardı. Her ne kadar Oscar'lık bir performans sergilemiş olsalar da en yakın arkadaşları onlarda bir gariplik olduğunu anlamış gibiydi.
Burak kendi kendine "Ne oluyor buna be, sevmediği biriyle evleneceği için kriz mi geçiriyor bu adam?" bile demişti. Nereden bilebilirdi ki en yakın arkadaşının nasıl bir tesadüf sarmalına girdiğini?
Mete ve Nilüfer de bir şeylerin ters gittiğini fark etmişti fakat artık müdahale etmek için çok geçti. Üstelik olayın ne olduğunu bile bilmeden müdahale etmeleri de imkânsızdı.
Burç nikâh memurunun kendisine sorulan sorunun "Alara Gürtap'la evlenmeyi kabul ediyor musunuz?" kısmını duyar duymaz bakışları etrafında tam tur döndü ve en sonunda Alara'ya baktı. İçinden "Evet, bu şuan gerçekten yaşanıyor galiba. Beynimin bana bir oyunu değil." diye geçirdikten sonra cevabı "Evet." olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BODRUM: Bir Topuklu, Bir Papyonlu ღBİTTİღ
ComédieBirbirinden habersiz, gelinin de damadın da düğününden kaçtığını düşünün. Eş zamanlı olarak... Gelinsiz, damatsız bir düğün... Ve kader onları tekrar karşılaştırırsa, ne olur? ♚ ♔ ♚ Gülmeye ve birbirinden tuhaf tesadüfl...