۝ B: BTBP || 24

4.6K 348 13
                                    

-24-

Gürültülü müzik, dans ve eğlence... Kapattırdıkları mekânda hafif gergin bir ifadeyle Burak'ın Burç'u getirmesini beklerken istemsiz de olsa hoş vakit geçirdiklerini inkâr edemezdi Nilüfer ve Taçmin. Fakat bu eğlencenin de son bulacağı anı heyecanla bekliyorlardı. Çünkü büyük bir curcunanın yakında yaşanacağının farkındaydılar.

Taçmin hâlâ içinde bulundukları anın gerçekliğine inanamadığından tepkisini "Bir şey diyeceğim, biz şu anı gerçekten yaşıyor olamayız değil mi? Hani çünkü çok saçma." diyerek gösterdi. Bunu söylerken yüzündeki şaşkınlığın yanı sıra keyifli bir gülümseme de vardı.

Bu durumun şaşırtıcı olduğu konusunda genç kızla hemfikir olan Nilüfer de Alara'ya döndü. "Bunu söylediğinde ciddi olmadığını düşünmüştüm. Delisin sen!" Karşılarında dans eden adama alkışlar yağdırırken dansçı adamın elini kendisine uzatmasıyla geri çekildi ve kibarca "Sağ ol, almayayım canım." diyebildi yalnızca. Biraz sonra burası savaş alanına dönüşeceği için bu eğlenceye kendini fazla kaptırmaması gerekiyordu.

Alara ise bu iki kafadarın planından tamamen habersiz, eğlenmeye çalışırken bile o Burç denen şımarık züppeyi düşünüyordu. Her ne kadar içinden "Unutmam lazım, onu unutmam lazım..." dese de, ne yazık ki henüz böyle bir buluş gerçekleşmemişti. Keşke herkes unutmak istediği kişileri veya olayları küçük bir kapsül yutup hemencecik unutabilseydi. Muzır bir ifadeyle omuz silkti genç kız. "Neden ciddi olamazmışım? Burç Bey her naneyi yerken iyiydi ama! Madem benden kurtulacağı için mutlu, ben ondan daha mutluyum!"

Yengesini eliyle Nilüfer'e göstererek alaycı bir ifade takındı, "Abimle kim daha mutlu yarışı yapıyorlar herhâlde." diye söylenirken kıkırdamalarına engel olamadı. "Resmen nispet yapıyorsun sen abime!"

"Senin abin kim ki ben sırf ona nispet yapmak için kalkıp iyi ki boşanıyorum partisi yapayım? Ha, söyle bana kim o? Kim?"

"Kocan." Gözlerini devirerek Alara'ya baktı ve güldü kız. Bu kızgın hâlleri öyle sevimli ve komikti ki, daha fazla ciddi kalamadı. "Bir şey diyeyim mi? Abimle sen, ikiniz çocuk gibisiniz."

"Cidden bu yaptıklarınızın başka bir açıklaması olamaz." diyerek onayladı Nilüfer. İkisinin de birbirini sevdiği gün gibi ortadaydı, yalnızca birbirilerini kıskandırmak için böyle davranıyorlardı. İkisinin de maksadı birbirine ders verip burunlarını sürtmekten başka şey değildi.

Bu tartışmaya girmek istemediği için tercih hakkını kaçak dövüşmekten yana kullandı ve omuz silkerek eğlenmeye devam etse hiç hayal ettiği gibi olmamıştı. Aklından o lânet olası yakışıklı ve karizmatik, lunapark gibi eğlenceli, yeri geldiğinde bir çocuk gibi sevimli kocasını çıkaramıyordu. Hâlâ aklı ondaydı. Hâlâ. Her fırsatta kendisine onun bir yalancı, terk edildiği an gidip kendini başka bir kadının kollarına atıp onunla evlenebilecek kadar boş vermiş ve umursamaz biri olduğunu, boşanacakları için evde parti düzenleyebilecek kadar rahat bir insan olduğunu kendisine hatırlatsa da sonuç değişmiyordu. Yine, yine ve yine onu düşünüyordu. Oysa bugün çok eğlenecekti, öyle olmasını ummuştu. Tüm dertlerini, tasasını uzaklaştıracaktı kendinden. Unutacaktı onu. Neden beceremiyordu? Farkında olmadan "Unut onu artık, unut. Hayır, bak unutman lazım." diye kendi kendine konuşurken kuzenine yakalanmıştı.

"Bir şey mi dedin?"

"Yok, eğlenmemize bakalım hadi!" Anlatsa da anlayabilecek miydi sanki? Kendi bile bu aşktan bir şey anlamamıştı, bunun için Nilüfer'i suçlayamazdı değil mi? Bu yüzden unutamasa bile unutmuş gibi yapmaya, dibi görene kadar eğlenmeye devam edecekti.

♚ ♔ ♚

Araçları aşırı hızla yolda zikzak çizdiği için yukarı tutunan Burak, bu kâbusun ne zaman biteceğini sorguluyordu. Asıl suç ondaydı. Yarım akıllı Taçmin ve Nilüfer'in fikrine uyup Burç'a dan diye olanları anlatıvermişti. Tabi sonucunda ne olmuştu? Beklenenden on katı kadar büyük bir kıyamet kopmuştu. Karısının mekân kapatıp erkek dansçılarla eğlenerek kendisinden boşanıyor oluşunu kutlaması önce soğuk duş etkisi yaratmıştı adamda. Sonra içinde bir yerlerde hep saklı duran o maçoluk damarları kabarmıştı. Ağza alınmayacak bir sürü küfür sıralandıktan ve ortalık dağıtıldıktan sonra görev tamamlanmamıştı elbette. Gözü dönmüştü kıskançlıktan. Hâliyle yollara düşmüştü. Keşke alıştıra alıştıra söyleseydim, diye geçirdi içinden Burak. gerçi böyle bir şeyi alıştır alıştıra söylese de sonucun değişeceğini pek sanmıyordu. En sonunda dayanamayan adam, sinirden yolda daha derin zikzaklar çizmeye başlayan arkadaşına döndü. "Ölmeden mi gitsek acaba?" Kendisini duymazdan gelen Burç'un hızı arttırmasıyla koltuğuna sinek gibi yapıştı ve daha da gerildi Burak. "Oğlum, biraz yavaş!"

BODRUM: Bir Topuklu, Bir Papyonlu ღBİTTİღHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin