-32-
Alara ve Burç'un boşanamamış olmasına en çok aileleri sevinmişti, kuşkusuz. Fakat iki taraf da inadından dönecek gibi durmuyordu, orası ayrı. Onlar olaya boşanamamak şeklinde değil de daha çok ertelenen tarihte kesin boşanacakları gözüyle bakıyordu. Davanın ertelendiği tarihe kadar iki taraf da kendini işlere vermişti, ailelerinin yüzlerini gördükleri bile yoktu. Bu sorunla baş etmek için böyle bir çözüm bulmuşlardı belli ki. Ancak ailelerin öyle kolay vazgeçeceği yoktu.
Burç ve Alara bir öğle vakti aileleri tarafından aranıp alelacele eve çağrıldığında ne olduğuna dair hiçbir fikirleri yoktu ve oldukça merak içerisindeydiler. Şirketten eve geldiklerinde önce girişte birbirileriyle karşılaşıp şaşırdılar, ardından her ikisinin de aileler tarafından çağrıldığı ortaya çıkınca bir şeyler döndüğünü anlamışlardı. Sonra kapının önünde Nilüfer, Burak ve Taçmin'le karşılaştıklarında o dahiyane soruyu soran ilk kişi Burç olmuştu.
"Sizin ne işiniz var burada?"
Burak ekibin temsilciliğini üstlenerek "Ferhunde Teyze beni aradı, sizin kaç gibi evde olacağınızı sordu. Eve geleceklerini öğrenince neler oluyor diye bir merak ettim." diye açıkladı kısaca.
Durumu daha tarafsız bir biçimde anlatmaya niyetlenen Nilüfer ise "Onlar Burak'ı arayınca Burak da 'Kesin bir olay var, gidelim.' dedi. Ve işte buradayız." demekle yetindi.
Alara'nın kuzeninden ziyade Taçmin bir olay olması konusunda daha istekli ve meraklı görünüyordu. Kız kardeşinin gözlerine bakınca bunu daha iyi anlamıştı Burç "Resmen kaostan besleniyorsunuz var ya."
Bu işte bir iş olduğuna adı gibi emin olan Alara Burak'a döndü ve "Demek seni aradıktan sonra bizi çağırdılar." diyerek kısa süreli düşüncelere daldı. "E hadi içeri girelim, ne için çağırmışlar görelim. Anahtarla kapıyı açıp içeri girdiklerinde Alara'nın annesi Afitab Hanım ve Burç'un annesi Ferhunde Hanım yanlarında bir kadınla salonda beyaz çarşaflarla, tencerelerle tuhaf işler peşindeydi.
Burç merakına yenilip soru dolu bakışlarını çarşaf ve tencereden annesine çevirdi. "Anne?"
Sabırsız ve şaşkın bir ifadeyle "Bu hâl ne, ne yapıyorsunuz burada?" diye sordu Alara.
Afitab Hanımdan cevap ise gecikmedi. "Son günlerde yaşananlar bizi çok etkiledi kızım."
Gayet ikna edici bir tavırla Ferhunde Hanım "Biz de Selma Teyzeni getirdik, bir okuyup üflesin kurşun falan döksün size. Nazara geldiniz siz kızım, valla göz var sizde göz!" diye tamamladı dünürünün sözünü.
Kendini olaya kaptırmış bir biçimde "Gözü olanın gözleri çıksın!" diyerek beddualar yağdırdı Afitab Hanım.
Durumdan oldukça eğlenmiş görünen Burak'ın dudaklarında ise çarpık bir gülümseme oluştu. "Elem tere fiş, kem gözlere şiş olayları ha? Alırım bir dal valla!"
"Sana çağırmadılar akıllım, abimle Alara'ya çağırdılar."
"Olsun canım, biz de nasipleniriz fena mı? Sonuçta yakışıklı, karizmatik, heybetli bir adamım yani, benim de bir kurşun döktürmeye ihtiyacım var." Kurşun döktürmek için gelmiş kadına döndü Burak. "Hatta sen benim üstüme kurşunları yağdır ablacım, anca yeter yani. Çok kadın peşimden koşuyor, yüz vermiyorum. Nazarları değer maazallah."
Ve her zamanki gibi Taçmin'den yanıt gecikmemişti elbette. "Hayır canım, o bir sürü kadının ahını aldığın içindir."
"Ben kimsenin ahını almadım ufaklık. Sadece kadınlarla aramdan bir elektrik alışverişi oluyor ne yapayım, elimde değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BODRUM: Bir Topuklu, Bir Papyonlu ღBİTTİღ
HumorBirbirinden habersiz, gelinin de damadın da düğününden kaçtığını düşünün. Eş zamanlı olarak... Gelinsiz, damatsız bir düğün... Ve kader onları tekrar karşılaştırırsa, ne olur? ♚ ♔ ♚ Gülmeye ve birbirinden tuhaf tesadüfl...