-25-
Grup olarak kendilerini karakolda bulduklarında, bu kavganın sonu karakolda biteceği için hiç de şaşkın sayılmazlardı. Sadece Burak etrafına bakınırken "Kendimi bir an Cennet Mahallesi setinde gibi hissettim." diyerek süren sessizliği bozdu. Şuan şaka yapılması gereken son yerde olduğunun farkında olmasa gerekti. Gerçi yüz ifadesi hiç de şaka yapıyormuş gibi durmuyordu ya, neyse.
Komiser Burak'ı duymazdan gelerek kavganın sebebi olan ikiliye uzun uzun göz gezdirdikten sonra "Neler olduğunu anlatın bakalım." dedi ve bakışlarını Burç üzerinde sabitledi. "Niye dövüyorsun elin adamını, canın hapse mi girmek istedi?"
Kavgadan fiziksel olarak pek etkilenmiş sayılmayan Burç ise "Ne münasebet memur bey." diye karşı çıktıktan sonra duygusal bir yüz ifadesiyle "Bu hazin bir aşk hikâyesi." dedi.
Kollarını göğsüne kavuşturmuş Alara ise cevap vermek için atılmakta gecikmedi. "Hazin bir aşk hikâyesiymiş!" diye söylenirken gözlerinden alevler fışkırıyordu. Esasında öfkesi kadar sevinci de vardı ancak kızgınlığını bu aşk ve sevinç duygusunu saklamak için kalkan olarak kullanıyor gibiydi. Tıslayarak alayla güldü. "Sen ne anlarsın be aşktan!"
"Yalan mı? Birbirimizden elektrik almadık mı?"
"Hayır, ben senden Keban Barajı gibi elektrik aldım da ne oldu? Geldiğimiz nokta bu yani."
"Kimin yüzünden acaba? Hem suçlu hem güçlü be! Hep senin inatçı keçiliğin yüzünden."
"Ne? Bütün suç benim mi yani, senin hiç suçun yok öyle mi?"
"Ne suçum varmış benim seni sevmekten başka?"
Komiser "Hanımlar, beyler, sakin olun! Kavga yeri değil burası." diye çifti azarlayarak araya girmeseydi bu tartışma sonsuzluğa doğru sürüp gidecekti, barizdi.
Gayet hevesli ve kendinden emin bir ifadeyle lafa girdi Burak. "Tarafsız biri olarak ben size olayı anlatayım memur bey. Şimdi bu iki arkadaş, yani Alara ve Burç evli. Ama evlendikleri güne lânet olsun, bizim düzenimiz bozuldu. Artık olaysız bir günümüz geçmiyor! Bu ikisi var ya komiserim, tepkimeye giren kimyasal maddeler gibi yan yana geldikleri her an bombayı patlatıyor." Alara'nın kötü bakışları ve Burç'un hafifçe kolundan çekişiyle alakadar olmaksızın konuşmasına devam etti. "İşte bugün de Alara iyi ki boşanıyorum partisi düzenledi, bu striptizciyi tutmuşlar. Bunu öğrenen Burç da hâliyle her aklı başında koca gibi çıldırdı, dağıttı ortalığı. Striptizci kardeş de sağ olsun, arızalı ürün çıkınca ortalık daha da karıştı."
Yorum yapma gibi bir niyeti olmasa da bakışları ve ona bakarken başını sağa sola sallayışı Alara'yı yargılar gibiydi. Onun aptal partisi yüzünden çıkan olayın en büyük zarar göreni dansçı adama döndü ve "Sen şikâyetçi misin bu olaydan?" diye sordu.
Ağzı burnu yamulmuş adam ellerini önünde birleştirmiş bir ifadeyle mağduriyetini belirtmeye hazır bekliyor gibiydi. Sıranın kendisine gelişiyle yanıt vermekte gecikmedi. "Valla komiserim normalde şikâyetçi olmazdım, ama şu yüzümün hâline bakın Allah aşkına ya! Ben 2 hafta çalışamam bu suratla. O kadar da yüzüme vurma dedim."
Burak karizmatik bir ifadeyle kollarını birbirine bağlamış bir biçimde kaslarıyla Nilüfer'e poz keserken adamın sözlerine alayla güldü. "Adamdaki rahatlığa bak, sanki her gün profesyonel olarak dayak yiyor."
Komiser fazla uzatmadan "Şikâyetçisin yani." diyerek teyit etti.
"Evet komiserim."
"O zaman hanımları ve beyleri nezarethaneye alalım Kerim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BODRUM: Bir Topuklu, Bir Papyonlu ღBİTTİღ
HumorBirbirinden habersiz, gelinin de damadın da düğününden kaçtığını düşünün. Eş zamanlı olarak... Gelinsiz, damatsız bir düğün... Ve kader onları tekrar karşılaştırırsa, ne olur? ♚ ♔ ♚ Gülmeye ve birbirinden tuhaf tesadüfl...