-5-
Gözleri salonu taradıktan sonra tedirgin bir biçimde başladı Burç. "Evet hanımlar, ısınma hareketlerimizi yapıyoruz öncelikle." Hareketleri yaparken gözü kapıdaydı. Söylediği gibi burada olacak mıydı? Peki, burada olup olmayacağını neden bu kadar umursuyordu? Kadınlardan birinin "Başka hareket bildiğin yok mu senin?" diye fırçalamasıyla bozulsa da, Alara'nın ne demek istediğini anlamaya başlamıştı. Hem de çok iyi bir şekilde. Para kazanmaya çalışan insanların ne tür zorluklara, kıllıklara, müşteri kaprislerine katlanmak zorunda olduğunu görmekle kalmıyor, yaşıyordu. Hem de işe daha yeni başlamışken. Geldiğini yeni fark ettiği genç kızsa kadınların arasında oturmuş kendisine "Ben sana söylemiştim." dercesine bakıyordu. Onun bilmiş ve ukalâ tavırları yeterince sinirini bozarken haklı çıkması delirticiydi. "Şu gurura bak, sanırsın Monaco Prensiyle evleniyor." Bir süre yüzünü ekşittikten sonra yabancı kaldığı konuya döndü. "Evet hanımlar, şimdi bacaklarımızı açıyoruz."
Cümlenin devamını beklemeyen münasebetsiz kadının biri "Tüüü! Terbiyesize bak! Biz buraya spor yapmaya geldik, bu adam bize ahlaksız tekliflerde bulunuyor!" diye bağırarak durumu yanlış aksettirdi. Onun gazıyla bir salon dolusu kadın, elleri bellerinde adamın üzerine doğru gelmeye başladı.
"Hanımlar, şey... Bir dakika... Bakın bunlar aerobik hareketler, ben icat etmedim."
Onun bu köşeye sıkışmış halini oturduğu yerden gülerek seyreden kız, gülmekten yerlere yatma eylemini bırakıp Burç'un dayak yemesini engelleyemedi bile. Bir dakika, engellemek isteyen kimdi ki? Yaklaşık bir saat sonra kadınların elinden zor kurtardığı o şımarık adamı oturttu ve yüzündeki tırmık izlerini temizlemeye başladı. "Acıyor mu?"
"Acıyor tabi! O kadınlar beni ayaklarının altında çiğnerken, tırmıklarken neden müdahale etmedin?"
"O kadar kadının arasından geçip seni neden kurtarayım?" Durdu ve düşündü. Gözlerini kısarak karşısındaki şımarık adamın Perşembe pazarına dönmüş yüzüne baktı. "Aslında müstahak sana, biliyorsun değil mi?"
"Bana zaten her şey müstahak, öleyim ben."
"Yok, ölüp kurtulmanı istemem. Yaşayıp çekmeye devam etmen daha cazip gelir."
"Sen var ya sen, hayatımda gördüğüm en acımasız kadınsın!"
Elindeki pamuğu yaraya biraz daha bastırdı ve onun acı dolu bağırışını umursamadan "Sana damardan veririm dayağı ha, haberin olsun." dedi. Sinirle burnundan soluyordu. "Diğer kadınlar gibi gözyaşlarına kanmıyorum diye mi acımasızım? Hak ettiğin muameleyi görüyorsun sen, müstahak bunlar hep müstahak!"
"Ya böyle tedavi edeceksen etme be, acıdan öldürdün! Ne feminist kadınmışsın. Tüm erkeklerin hıncını aldın yüzümden."
"Daha bu başlangıç..." Telefonu çaldığında elindeki pamuğu adamın eline tıkıştırıp "Madem beğenmiyorsun, kendi tedavini kendin yap. Nankör!" diyerek birkaç adım uzaklaştı ve telefonunu açtı. "Alo..."
"Alo, kardeşlerin en prensesi! Nasılsın?"
"İyiyim yakışıklı, sen?" Gülerek "Bugün sağından mı kalktın ne, epey güzel sözler söylüyorsun." dedi.
"Tatlım, ben seni çok özledim. İş seyahati bahanesiyle oraya geliyorum. Birkaç gün kalırım belki."
"Geliyor musun? Çok sevindim! O zaman senin için de bir oda ayırtayım hemen."
"Çok iyi olur."
"Ne zaman gelirsin?"
"Yarın oradayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BODRUM: Bir Topuklu, Bir Papyonlu ღBİTTİღ
HumorBirbirinden habersiz, gelinin de damadın da düğününden kaçtığını düşünün. Eş zamanlı olarak... Gelinsiz, damatsız bir düğün... Ve kader onları tekrar karşılaştırırsa, ne olur? ♚ ♔ ♚ Gülmeye ve birbirinden tuhaf tesadüfl...