1. Bölüm

16.5K 687 75
                                    

Selamünaleyküm,

Gelelim yeni kitabımıza. :) Romantizm severler için... İçerisinde tarih ve fantastik bazı ögeler de var. ;)

____________

                       

"Derin nefes al... Bir... İki... Üç..." 

Gözlerimi sımsıkı kapayıp, başımı koltuğa dayadım ve kıpırdamamaya özen göstererek öylece oturdum. Hata benimdi. Ne olacağını bildiğim halde umursamayıp yapmamam gereken bir şey yapmıştım. Birkaç derin nefes alışverişinden sonra gözlerimi açıp kucağımdaki kitabı, ayracını koyarak, kapattım ve çok hareket etmemeye çalışarak çantama geri koydum. Tekrar sırtımı yaslayınca son bir kez daha derin nefes aldım. Maalesef midem çok hassastı. Çalkantılı bir yolculuk geçirdiğim an mide bulantılarım başlıyordu. Bu durum çocukken daha sık başıma geliyordu ama artık başta şehirler arası otobüsler olmak üzere ulaşım araçları oldukça rahat olduğu için bu sorunla neredeyse hiç karşılaşmıyorum. Fakat hareket halinde iken bir şey okumaya kalkar isem tetikleniyordu. Uçakla beş saat uçmak zorunda kalınca sıkılmıştım. Müzik de bir yere kadardı. Ayrıca romanım çok akıcıydı ve en heyecanlı yerinde bırakmıştım. Bu yüzden bitirmek için de sabırsızlanıyordum. Ben de son bir saati kitap okuyarak geçirme kararı almıştım. Maalesef birkaç sayfa okuduktan sonra bulantılarım başlamıştı. Gözüm arada bir karşı koltuğun arkasında yer alan beyaz kese kağıdına takılıyordu. Aslında ona ihtiyacım olmayacaktı. Çünkü kusmayacağımı biliyordum. Yine de mide bulantısı rahatsız ediyordu ve geçmesi için muhakkak uzanıp kıpırdamadan beklemek zorundaydım. 

"Of ya!" 

Elim koltuğun hemen yanındaki düğmeyi aramaya başladı. Bulur bulmaz arkadakini umursamadan bastım. Sonuçta bu benim en doğal hakkımdı, değil mi? Kullanmak için yapılmadı ise ne işi vardı orada? Ayrıca kusmamı izlemek istemiyor ise katlanmak zorundaydı. Zaten istediğim kadar yatmadığı için yararı da çok olmamıştı ama hiç yoktan iyiydi. Gözlerim kapalı, hayallere dalarak, aklımı midemden uzaklaştırmaya çalıştım. Bir süre sonra karnım bir garip olunca gözlerimi açtım. Genelde kalkarken veya inerken olan o garip ama hoş hissi yaşamıştım. Pencereden dışarı baktığımda bulutlardan başka bir şey göremiyordum. Sonra pilotun sesini duydum.

"Sayın yolcularımız, Türk Hava Yolları TK1345 numaralı Ankara..."

Devamını dinlemeden telefonumu çıkarttım ve kulaklığımı takıp müzik dinlemeye başladım. Anlaşılan gelmiştik. Son bir saat sandığımdan da hızlı geçmişti. Kafamı çevirip pencereden dışarıyı izlemeye başladım. Birkaç dakika sonra bulutlar dağılınca şehri görmeye başladım. İlk dikkatimi çeken şey bir büyük bir de küçük iki ayrı limandı. Sonra bir tepe ve birkaç yeşillik... 

Şehirler yukarıdan bakınca hep insanın gözüne dağınık görünüyordu. En azından benim gözüme. İyice alçaldığımızda artık Edinburgh Havalimanına gelmiştik. Gözetleme Kulesi hemen dikkatimi çekti. Hayal gücü yüksek bir insan olarak söylemem gerekir ki karabiberi öğütmek için kullandığım el değirmenimize benziyor. Hatta daha da zorlar isem el karıştırıcımızın ucuna. Hatta ikincisine daha çok benziyordu. Görevlilerin olduğu kısmı, robotun motor kısmı ile birleştiği vidası gibiydi. Böyle bir benzetme de ancak benden çıkardı.

Uçak yere iner inmez, her zaman yaptığım gibi, ilk işim kemerimi çözmek, çantamı almak ve elime, annemin zorla tutuşturduğu, hırkamı almak olmuştu. Fakat acele etmedim. Sadece fırsat kolladım. Koridor, dışarı hızla kendini atmak için bekleyen yolcularla doluydu. Bir iki dakika sonra fırsatını buldum ve ayağa kalkarak kendimi koridora atıp, doğruca çıkış kapısına yöneldim. Yüzümde şapşal bir gülümseme ile dışarı adımımı attım. Daha doğrusu köprüden havalimanına girip, doğruca pasaport denetimine geldim ve siyah pasaportumu verdim. Çok geçmeden pasaport denetiminden çıktım ve valizlerimi de çok beklemek zorunda kalmadan alıp, dış hatlar terminalinden kendimi dışarı attım. Bir sürü insan yakınlarını bekliyordu. Bazıları filmlerdeki gibi isimleri kağıtlara yazmıştı. Gözlerim benimkileri aradı. Sonunda koyu kumral, beyaz tenli bir kadın gözüme çarptı. Beni görünce neşeyle elini sallayıp gelmemi işaret etti. Koşarcasına kadının yanına gittim ve sımsıkı sarıldım.

İskoç Kral ve BenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin