Kralınız ile tanıştınız. Onun hakkında fikriniz nedir? :)
Kızımız büyük hayal kırıklığına uğradı... Şüphesiz. :)
___________
Ertesi gün uyandığımda güneş çoktan doğmuştu. Kalın perdeler aradan güneşin girmesine engel olamamıştı. Sabah namazını kaçırmıştım. Bu biraz sinir bozucuydu. Baş ağrım geçmişti. Fakat hala kırgın hissediyordum. Telefonumu aradım. Bozulmuş muydu ki? Ender de olsa alarmın çalmadığı oluyordu. Odamın hiçbir yerinde göremeyince yatağımın içine baktım. Aşırı yorgun veya hastalıklı hissettiğim zamanlar telefonu kapattığımı fark etmezdim. Öyle zamanlarda da telefon yatağın içinden çıkardı. Yorganımı sağa sola fırlattım, yastıklarımı kaldırdım ama telefon yoktu. Yatağın altına bile bakmıştım.
"Nerede bu?"
Bıkkın bir iç çekip doğruca banyoya gittim. Dün gece yapamadığım banyomu yaptım, saçlarımı taradım, kurttum ve yeniden taradım. Daha sıkı giyinmeyi ihmal etmeyip, terliklerimi ayağıma geçirdim. Kalın perdeleri çekip, pencereyi açınca ılık bir hava içeri süzüldü. "Ah harika!" Sonunda geldiğimden beri benlik bir hava görmüştüm. Kendimi daha iyi hissettirmişti.
Odamdan çıkıp doğruca mutfağa indim. Bayan Silver beni görünce başıyla selam verdi. "Günaydın hanımım. Kahvaltınız için ne istersiniz?"
"Teyzem ve eniştem yedi mi?"
"Evet. Çoktan."
Sorma gereği dahi duymadan kadının koluna elimi atıp, saate baktım. Artık bu kadar samimiyetimiz vardı. "10 mu? O kadar uyumuş muyum?"
"Ayperi Hanım rahatsız olduğunuzu söyleyip, uyandırmamamızı tembihledi."
"Anladım. Akıtma yemek istiyordum. Yani krep. Çikolata ile. Başka bir şeye ihtiyacım yok."
"Nasıl isterseniz. Hemen hazırlıyorum."
"O zaman bana haber edersiniz. Oturma odasındayım."
"Elbette."
Oturma odasına girdiğimde eniştemi sabah kahvesini içerken buldum. Baba koltuğu dediğim köşeye geçmiş, elinde günlük gazetesini okuyordu. Teyzem de kadın dergilerinden birini inceliyordu.
"Günaydın." dedi eniştem gülümseyerek.
"Günaydın."
"Hala biraz solgunsun tatlım. Doktor mu çağırsak Jim?"
"Hemen ararım."
"Yo, gerekmez. Daha iyi hissediyorum. Hava çok iyi. Yemek yedim mi tamamdır. Dün akşam da hiçbir şey yemediğimi hatırladım."
"Ah, evet! Yemeklere elini sürmemiştin. Nasıl dikkat etmem."
"Sakin ol teyze, kocaman kızım. Her şeyimle ilgilenmene gerek yok."
Kendimi kanepeye attım. Eniştem hak verircesine başını sallarken teyzem yine kaşlarını çattı. Dergisini kapatmadan bir kenara koydu. "Öyle mi küçük hanım? Peki, neden bu haldesiniz o zaman?"
Bir dakika boyunca teyzeme baktım. Güzel bir soruydu. Yemek yememek, soğuk hava veee kralın ta kendisi. Dün geceyi hatırlayınca sinirim bir anda tavan yaptı. Kırk yılda bir erkeğin birini çekici bulmuştum. O da nişanlı çıkmıştı. Hem de çapkın bir nişanlı! Zavallı kız. Ona şimdiden acımıştım. Hayır, bir de öyle bir dünyada yaşıyorduk ki kral isen, hali ile erkeksen, rahatça aldatırdın; erkektir der geçeler; kraliçe isen, yani kadınsan, sana fahişe gözü ile bakarlardı. Bizim kültürümüzde bile bir söz vardı; erkektir, elinin kiridir. Ne kadar iğrenç, mide bulandırıcı bir söz bu! İşin trajik yanı, bunu ağırlıkta kadınların söylemesi. Erkekler öyle aşılamışlar ki bize; kanıtsamışız. Yo! Kim aldatırsa aldatsın hepsi iğrenç mahluktur. Bunun erkek ve kadın ayrımı olamaz! Aldatan birine de asla güvenemezsin! Zira aldatan insan, düşkündür, bağımlıdır ve bağımlı biri sadece kendini düşünür.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İskoç Kral ve Ben
Romansaİskoçya'da umduğundan fazlasını buldu. Ece Alp, tarihin ve gizemin içinde yaşayan genç bir kızdır. Bu tutkusu onu İskoçya'ya kadar götürür ve aile yadigarı gizemli kolyesi sayesine atalarının izini sürer. Bundan sonraki yaşadıkları ise onu çıkmaza...