11. Bölüm

5.7K 415 8
                                    

Yeni bölüm zamanı geldi. Hepinizin kandilini kutlarım. :)

_________

           

"Selam." dedi, sanki alelade bir zaman ve yerde karşılaşmışız gibi.

"Selam."

"Bu saatte burada ne yapıyorsun?"

Sersemlemiş bir şekilde göğsüme bastırdığım kitabı gösterdim. Anlamış bir şekilde başını salladı. "O komik gözlüğü açıklıyor."

"Komik mi?"

"Komik." İki yanından ışık saçan, beyaz bir gözlüktü alt tarafı. Neresi komikti ki? "Araba farı gibiydi." Tamam, bu komikti işte. Gülmemi göstermek istemediğim için başımı çevirdim. Ama yüzümü gizlesem de ağzımdan çıkan gülme sesine engel olamamıştım. İlla bir açık vereceğim! Tekrar krala döndüğümde üzerinde takım elbisesi olduğunu gördüm. Ceketi bir köşeye atmış, beyaz gömleğinin kollarını dirseğine kadar kıvırmıştı. Birkaç düğmesi açıktı. Hatta gömleğinin etekleri bile dışarıdaydı. Sanki son anda gömleğini çıkarmaktan vazgeçmişti. İyi ki de vazgeçmişti.

"İrlanda'da olduğunu sanıyordum."

"Öyleydim. Yarım saat önce geldim. Bundan sonrasını kardeşim halledecek. Kafa dinlemek için buraya geldim."

"Oh. İyi yer seçmişsin."

"Sık sık gelirim. Ya sen? Görüşmeyeli ne yaptın?"

"Aynı şeyler."

"İskoçya tatilinden memnun musun? Ülkem hakkında kötü izlenimlerle gitmeni istemem." Bu kötü izlenim kendisi oluyordu, tabi. Başımı iki yana salladım. "Güzel."

"Havasını saymaz isek oldukça güzel ve büyüleyici bir ülke."

"Öyledir. Canavarımızı gördün mü?"

"Locc Ness mi? Hayır. Sen bizim Van gölü canavarını gördün mü?"

"Öyle bir şey mi var?" dedi ilgiyle.

"Evet. Çok iyi yüzen bir öküz."

Ewan bir kahkaha attı. "Ciddi misin sen?"

"Evet. Videosu bile var. Yerel halk zaman zaman gölde garip bir yaratığın yüzdüğünü görmüş. Sonunda çıka çıka su aşığı bir öküz çıktı. Görmek ister misin?"

Telefonumdan videoyu bulup, izlettim. "Gizem çabuk çözülmüş." dedi gülümseyerek.

"Evet. Sizinki hala çözülemedi sanırım?"

"Öyle. Çocukken canavarı göreceğim düşüncesi ile gölde pusuya yattığım bir zaman olmuştu. Hayal kırıklığı yaşadım elbette."

Orada tıkandım işte. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Sustuğuna göre, o da bilmiyordu. Rahatsızlık verici birkaç dakikalık sessizlikten sonra kalktım. "Sanırım gitsem iyi olur."

"Hayır, lütfen. Kal. Ben giderim. Kitabını oku. Sanırım hususi bunun için geldin?"

"Önemli değil. Sonra da gelebilirim. Biraz keyifsiz duruyorsun."

"Asıl ben daha sonra gelebilirim, Ece... Bak o zaman şöyle yapalım. Eğer benden rahatsız olmaz isen bir köşeye ben geçerim, diğer köşeye de sen. İkimiz de sessizlik için geldik."

"Tamam." Hiç düşünmedim bile. Dürüst olmak gerekirse ne onun gitmesini istiyordum ne de kendim gitmek istiyordum. Kaç gündür onu görmemiştim.

"Güzel. Bu arada senli benli konuşacak kadar yakınlaştığımıza sevindim."

Öyle mi konuşuyordum? Ah, evet, konuşuyordum! Hem de balo gecesinde başlamıştım. Farkına bile varmamışım. Bu durumda hızlı bir kaynaşma olmuştu ki olmuştu. Bir şey diyemedim elbette.

İskoç Kral ve BenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin