Evin arka bahçesinde sessizce yürüdük. Ne o ne ben bir şey söylemedik. Çünkü anlatacak bir şey olan kişi bendim, o değil. Ewan de sabırsızlıkla ona anlatmamı bekliyordu. Ama nasıl anlatacaktım? Aslında daha önce söylemiştim.
Ewan durdu ve beni de elimden tutarak, durdurdu. "Anlatmayacak mısın?"
"Anlatmıştım."
"Ne zaman?"
"Gretna'da."
Anlamayan gözlerle bana baktı. Belli ki unutmuştu. Ama bakışları değişince, hatırladığını anladım. Bir şey söylemedi. Elimi, elleri arasını alıp öptü.
Önümüzdeki bir hafta boyunca birbirimizden başka bir şeyle ilgilenmedik. Eachann ağabeyinin sorumluluklarının çoğunu üstlenmişti. Böylece Ewan ile günümüzün yarısından fazlasını birlikte geçiriyorduk. Beni İskoçya'nın daha önce gitmediğim yerlerine götürüp, oraların doğasını ve tarihi mekanlarını gezdirdi. Bol bol fotoğraf çekindik. Eve döndüğümde, elimde ona karşı sadece soyut değil somut anıların da olmasını istiyordum. O da bunun bilincindeymiş gibi bana hediyeler almak istiyor ama çoğunu geri çeviriyordum. Eğer bir kral ile ilişkiniz varsa, onun alacağı hediyelerin ucuz olmasını beklemeyin. Ben ise böyle bir şeyi kabul edemezdim. Mücevherleri kabul etmediğimi görünce, aşık olduğum Mustang arabasını vermek istedi. Ne yalan, içim gitti ama onu da reddettim. Sonunda derdimi anlayıp, ufak tefek şeyler almaya başladı. Bir saç tokası, atkı, kalem, kitap, defter... Yani ilgi alanıma girebilecek ve kabul edebileceğim ne varsa. Ben de ona bir şeyler vermek istiyordum ama her şeye sahip birine ne verilebilirdi ki? Yine de benden bir anı olmasını istiyordum. Tek sorunum bir erkeğe ne alınabileceğini bilmememdi. Babama bile babalar günü ve doğum günlerinde hediye seçmekte zorlanırdım. Sonunda, Eachann sayesinde, Ewan'in zebraları çok sevdiğini öğrenmiştim. Ben de erkek bir zebra ve dişi bir kısrağın olduğu küçük bir heykeli hediye ettim. Zebra onu, kısrak ise beni temsil ediyordu. Zeminine Ewan ve benim baş harflerimizi, kalp içinde kazıttım. Bu kısmı biraz ergen kız işi oldu, kabul ediyorum. Yine de bu heykele baktığında benim ismimi görmesini istiyordum. Belki ailesi bu heykeli nesiller boyunca saklar ve yüzyıllar sonra antika bir yadigar olarak baş köşelerine koyarlar. Aile içinde de ikimizin aşkını anarlar? Hayal etmesi bile güzeldi.
Bugün ziyaret sırası benimdi. Çoğu zaman Ewan, beni almak için evime geliyordu ama bu sefer, ben onun yanına gidecektim. Sabahtan bazı toplantıları olduğunu söylemişti. Saraya girer girmez, daha önceden söylediği gibi, taht odasına yöneldim. Daha kapıyı çalma girişiminde bulunmadan içeriden gelen sesleri duydum. Kulak kesildim. Tanımadığım bir erkek sesiydi. "Toplantısı bitmedi mi?" dedim. Biraz daha kulak kabartınca Ewan'in de sesini duydum. Görünüşe göre sadece iki kişilerdi, çünkü başka bir yabancı sese dair bir şey duymuyordum. Geri dönecektim ki Ewan'in, "Baba!" dediğini duydum. Sabık kralı daha önce hiç görmemiştim. Sesi sert ve gürdü. Yavaşça kapıyı araladım. Kapının, hafif de olsa, gıcırdamasını duymalarından endişelenmiştim ama duymamışlardı. Birbirlerine o kadar odaklanmışlardı ki. Babası Echdach, göbekli bir adamdı. Saçları seyrekleşmişti. Oğlanlar burunlarını kesinlikle babalarından almışlardı. Gözleri ise ela idi. Bak bunu beklemiyordum. Mavi gözlerinin de babalarından geçtiğini düşünmüştüm ama belli ki ya hiç yüzlerini görmediğim annelerinden ya da dedelerinden almışlardı. Anneleri de mavi miydi? Bilmiyordum ki. Aklıma o an Tomris ve ağabeyi Utar Bey Tarkan geldi. İkisi de ela gözlüydü. Muhtemelen kardeşlerin üçüncüsü, benim atam da ela idi çünkü bizim ailede ağırlık hep ela gözlerdi.
"Skandal!" diye bağırdı babası. Odanın içinde volta atıyor, parmağını kızgın kızgın oğluna sallıyordu. "Kardeşin yetmezmiş gibi bir de sen mi!"
"İtiraz etmek yerine desteklesen?"
"Destek mi? Bu kararı alırken destekleyeceğimi mi düşünüyordun?"
"Kararlarıma hep güvendin."
"Mantıklı olan kararlarına. Sen duygularınla bir karara varmışsın. Bunu kabul edemem!"
"Baba..."
"Hayır, Ewan! Tamam, Eachann yarı da olsa bir İskoç ile evlendi. Tamam, karısının farklı inancı olması da tahammül edebileceğimiz bir şey ama sen, İskoçya'ya İskoç olmayan ve tamamen farklı bir inançta kraliçe getirmek istiyorsun! Elma'ya bile anne tarafı yüzünden zor katlanıyordun!"
"Elma'ya Elma olduğu için zor katlanıyordum! Aile kökeninin bununla ilgisi yok! Olsa idi en başta Alice ile evlenmeye kalkmazdım. Konuyu çarptırma şimdi."
Ewan gözlerini bir saniye boyunca kapatıp, sinirle nefes alıp verdi. Tekrar açtığında gözleri daha önce görmediğim kadar sert bakıyordu. Demek gerçekte sinirlendiğinde böyle görünüyordu. Biraz ürkmedim desem yalan olur. Bana böyle bakması kalbimi incitir. Ama diğer yandan oldukça çekici gelmişti. Ne diyorsun sen? Kafamı salladım. Salaklığa başlamıştım. Dur bir dakika, kraliçe mi? Sonunda fark ettin. Beni kraliçesi mi yapmak istiyordu? Hadi be! Ben? İskoçya kraliçesi? Yok artık! 1000 yıl yaşasam, bir kere bile böyle bir konumda kendimi hayal etmezdim. İyi de aramızda önemli bir engel vardı. Bunu söylemiştim. Babasının dahi dillendirdiği bir konu. Echdach ve ben farkındaydık, bir o mu inatla görmek istemiyordu?
"Haydi, tüm bunları geçtim." dedi Echdach. "Halkın, yeni kraliçelerini kabullendiğini farz edelim. Zor ama olsun. Bir şekilde alışırlar diyelim. Ya sen? Sana nasıl alışacaklar?"
"Bu benim seçimim. Başkaları ne der diyerek inançlarımızı seçmiyoruz. Bu iş böyle yürümüyor."
"Hristiyan bir İskoçya'nın başına Müslüman bir kral mı? Dalga mı geçiyorsun be adam!"
"Ne?" Hızla ağzımı kapattım. Şaşkınlıktan ağzıma hakim olamamıştım. Neyse ki sesim fısıltı ile çıkmıştı. Beni duymamışlardı. Ciddi miydi? Gerçekten mi?
"Buna da alışırlar."
"Hayır, efendim. Buna alışamazlar! Dünya üzerindeki hiçbir ülke, böyle bir radikal değişimi kabul etmez."
"Athair, kimse koca bir ülkeye inancını değiştir, demiyor. Ne radikal değişiminden bahsediyorsun?"
"Krallarının inancından vazgeçmesi, onlar için aynı şeydir. Ewan, bütün bunları en az benim kadar iyi biliyorsun. Bu inat neden?"
"Herkes her şeye alışır. Günümüzde bu çok kolay. Ateist olduğumu açıklasma bu kadar tepki almazdım."
"Şüphesiz. Ama böyle bir şey açıklamıyorsun. O kızı unut, sakın inançlarını da terk etmeye kalkma. Kalkacaksan da bunu gizli yap!"
Ewan yumruklarını sıktı. Fakat düşüncelerini diline dökmedi. Babasının da ihtiyacı olmadı. Oğlunun gözlerinde, bildiğini okuyacağını görmüştü. Ben de görmüştüm. Ewan'in dibine kadar sokuldu. Gözleri şimdi daha anlayışlı, sesi de daha yumuşaktı. "Bak oğlum. Seni ve duygularını anlıyorum. Birine yeniden kalbini açmana senden daha çok sevindim. Seni o şekilde görmek beni mutlu mu ediyor sanıyordun? Fakat biliyorsun ki İskoçya hassas bir dönemden geçiyor. Bu radikal kararların, bize yarardan çok zarar getirir. Birleşeceğimize parçalanırız. İskoçya kralı olarak, böyle bir karar almadan önce her şeyi iyice düşünmelisin. Lütfen, duygusal değil, mantığınla yaklaş."
"Düşüneceğim, athair."
"Sevindim."
*Athair, Kelt dilinde 'baba' demektir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İskoç Kral ve Ben
Romanceİskoçya'da umduğundan fazlasını buldu. Ece Alp, tarihin ve gizemin içinde yaşayan genç bir kızdır. Bu tutkusu onu İskoçya'ya kadar götürür ve aile yadigarı gizemli kolyesi sayesine atalarının izini sürer. Bundan sonraki yaşadıkları ise onu çıkmaza...