Selamlar,
Kandil Geceniz hayırlı geçmiştir inşallah. Unutmayın Kandil, Ramazan'ın son 10 gününde aranır; yani kesin günü bilinmez. Bu yüzden son üç günü iyi değerlendirin. ;)
BÖLÜMÜ OKUDUKTAN SONRA FİKRİNİZİ BELİRTMENİZİ, EKSİKLERİ DİLLENDİRMENİZİ VE OY VERMENİZİ RİCA EDECEĞİM. Sonuçta bir emek var ortada; emekler karşılıksız bırakılamaz. Günahtır ya hu! Merak etmeyin, eksiği dillendir deyip dillendirene ters giden biri değilim, samimiyim. :)
_________
Sevgili Günlük,
23 Yıllık hayatımda aşka dair hiçbir ilgim ve arayışım olmadı. Benim aradığım yegane heyecan; tarihin gizemlerini öğrenmek ve mümkünse çözebilmekti. Bu yüzden tarih bölümünü bitirip, arkeoloji alanında yüksek lisansa başladım. Bu gizemlerden birini keşfedebilmek umudu ile İskoçya'ya geldim. Bunun yerine kendi kalbimin derinliklerindeki gizemi keşfedeceğimi nereden bilebilirdim ki?
Yaşıtlarım gelecekte karşılarına çıkacak prenslerini düşlerken; ben hep kitap okudum, araştırdım ve hayatın güzelliklerinin tadını çıkartmaya çalıştım. Onlar evlilik hayalleri kurar iken; ben, nasıl daha başarılı olurum? diye düşündüm. Bir erkeğin varlığına ihtiyaç duyduğum yegane zaman; çocukluğumdu. O da sıradan bir erkek değil, babamdı. Yani kanım canım. Hayata gelmeme vesile olan ikinci kişi. Lisede bile arkadaşlarım, kıyafet değiştirir gibi sevgili değiştirir iken erkeklerle ilgilenmedim. Aşk arayışlarından öte yalnız kalma korkusuydu onlar için. En azından bana göre. Herkesin sevgilisi varken onların da olmalıydı. Ama benim için sorun yoktu. Hayatımda erkek olması gerekmezdi. Bağlanmama gerek yoktu. Onlar benim için sadece arkadaş veya sokaktaki yabancı bir insandı. Garip bir sinyal veriyormuşum galiba; erkekleri benden uzak tutuyormuş. Arkadaşlarım öyle söyledi. Daha iyiydi ya. Reddetmek zorunda kalmadan reddediyordum.
Ta ki İskoçya'da onu görene kadar. Onu ilk gördüğüm anda nefesim kesildi. Gözlerimi üzerinden alamadım. Kalbimin atışı beni sağır ediyordu. Sanki onu yıllardır tanıyordum. Hiç yabancılık çekmemiştim. O andan sonra onu sürekli görmek istedim. Aslında bunu kendime bile itiraf edemedim. Çünkü bilmiyordum ki! Daha önce hiç böyle bir duygu yaşamamıştım ki mukayese edeyim. O kadar yabancı bir duyguydu ki. Romanlarda belirtilerini o kadar okumama rağmen fark edemedim işte. Ne zaman ki kalbim acımaya başladı, o zaman anlamıştım ki ben bu adama aşık olmuştum. Beni kendime getiren acı olmuştu. Kalbime saplanan bir hançer bile bu kadar acıtmazdı. Şu an bile bu acıyı sonlandırmak için kalbimi bıçaklamak istiyorum. Sanki bıçağın acısı daha baskın çıkıp, beni bu duygudan arındıracak. Çünkü ben böyle bir şey istememiştim. Hayatında ilk defa aşık olan bir insan, bunu acıyla mı tecrübe etmeliydi? Her şerde bir hayır olduğuna inanıyorum. Peki, bundaki hikmet neydi? Ne olduğunu öğrensem iyi olur, çünkü ancak o zaman acıma daha kolay katlanırım.
Canım acıyor. Sevdiğim için değil. Sevdiğimin beni sevmediği için. Hatta şu an hala ölü bir kızı sevdiği için. Bana olan tek ilgisinin ihtiras olduğu için ki onu da muhtemelen söndürdüm. Yani artık çevremde olması için de bir sebep yoktu. Belki böyle yapmayıp, Elma'nın dediği gibi oynamalıydım? En azından İskoçya'dan gidene kadar. Böylece benimle daha çok ilgilenirdi. Onu daha sık görürdüm. Çünkü avını yakalamak isteyen bir aslan gibi çevremden ayrılmazdı. Evet, belki sağlıklı bir durum olmazdı ama şu şartlar altında ancak bununla yetinebilirdim. Onu, en son kuzenimin serasından gördüğümden beri, yaklaşık iki haftadır görmüyorum. Gülüşünü, bakışını, sesini, kardeşiyle ile şakalaşmasını izlemek istiyorum. Kokusunu içime çekmek istiyorum. Uzaktan da olsa ona bakmayı... İnan bana yeterli gelir. Elimde fazlası yokken, aza kanaat getirmeyi bilmem gerekir. Çünkü onu da kaybedebilirdim. Kaybetmiş bile olabilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İskoç Kral ve Ben
Romanceİskoçya'da umduğundan fazlasını buldu. Ece Alp, tarihin ve gizemin içinde yaşayan genç bir kızdır. Bu tutkusu onu İskoçya'ya kadar götürür ve aile yadigarı gizemli kolyesi sayesine atalarının izini sürer. Bundan sonraki yaşadıkları ise onu çıkmaza...