Kaldığımız yerden devam :) Balo vakti ve sonunda Kral arz-ı endam etti :)
__________
Başımı kaldırdığımda bir çift mavi gözle karşı karşıya geldim. Kalbim bir anda küt küt attı. Kalın kaşları, ince dudakları vardı. Buğday sarısı saçları hafif dağınıktı ki bu ona hafif yabani bir hava veriyordu. Hem çekici hem asil. Burnu hafifçe büyüktü. Boyu en az 1.80 vardı. Gözlerimi ister istemez üzerinden alamadım. Omuzları genişti. Birkaç adım geri gittim. Ondan uzaklaşmak istediğimi düşünmüş olacak ki o da bir adım geri gitti. Oysa ben sadece bu şeyi daha iyi görmek istemiştim.
"Sen nesin ya hu?" dedim.
"Hı?"
O zaman Türkçe konuştuğumu anladım.
"Önemli değil." dedim elimi sallayarak. Bunun üzerine sıcak bir şekilde gülümsedi. O zaman gamzeleri ortaya çıktı. Çok güzeller. Dedi içimdeki ses eriyip biterek.
Aslında oldukça tanıdık bir havası vardı. Üzerinde siyah bir İskoç eteği ve ona uyumlu bir üstlüğü vardı. Elbisenin tamamına mı kilt diyorlar yoksa sadece eteğe mi hatırlamıyorum. Bu yüzden, şimdilik, üstlüğü demeyi tercih ediyorum. Üstlük dediysem de gömlek ve ceketten ibaretti.
Başımı hafifçe salladım ve bir şey demeden aradan sıyrılarak odadan çıktım. Adam zahmet edip kapıdan çekilmeye bile yeltenmemişti. Bu yüzden geçerken ister istemez baya yakınından geçmek zorunda kalmıştım ve bir saniye kadar eli elime değmişti. Tüylerim diken diken oldu. Kokusu da çok güzeldi. Pekala, etekli bir erkeği çekici göreceğimi düşünmezdim. Benim kültürümde bir erkeği aşağılamak için onu etek giydirmekle itham eder, erkek olmadığını vurgulardık. Bu adama ise kesinlikle yakışıyordu.
Geniş odaya geçince rahat bir nefes alıp verdim. O ana kadar nefesimi tuttuğumu fark etmemiştim bile. Arkamdan bana baktığını hissedebiliyordum. Kas katı kesildim. Ne arkamı döndüm ne de bir kelam ettim. Doğruca giyinme odasına gittim.
İçeri girerken deli kadınla az kalsın çarpışacaktım. Bu ne ya herkes ile çarpışma günüm, herhalde! Kadın başını eğip özür dilerken ben bir şey demeden ilerledim. Kabul, kabalık eden de özür dilemesi gereken de bendim. Fakat hala arkamdaki bakışları hissediyordum ve vücudum öyle kasılmıştı ki akşam eve döndüğümde kaslarım ağrı içinde olacaktı. Bu yüzden yatmadan önce kesinlikle sıcak bir banyo yapmalıydım.
Kadın, "Ekselansları." deyince anında yerimde dondum kaldım. Elgin de duymuştu. Başını eğerek selam verdi. Teyzem de! Sonra ikisi birden adama doğru yürümeye başladı. İster istemez başımı çevirdim. Kapı da üçü de ayak üstü kısa bir sohbet etti. Kral kısa bir an bana baktı ve deli kadına dönüp, kulağına bir şeyler söyledi. Kadın sessizce odayı terk etti. Sonra benimkilere dönüp gülümseyerek vedalaşıp odayı terk etti.
"Eyvah!" dedim, hatırlayarak. Az önce söylediğim her şeyi duymuş muydu? Adama ve ailesine bildiğin hakaret etmiştim! Yüzünde kızma belirtisi yoktu ama duygularını gizlemeyi beceren tiplere benziyordu.
"Ne oldu?" dedi teyzem.
"Bir şey yok. Az önce çarpıştık da, kral olduğunu bilmiyordum."
Elgin kıkırdadı. "Sorun yok. Böyle şeylere takmaz. Burnu havalarda biri değil."
Söylediklerimi anlatsam, böyle düşünmezdi. İnşallah sözlerim Elgin'in konumuna ve imajına leke sürmez. Uygun bir fırsatta özür dilemem yerinde olurdu... da! Ben ve gururum buna izin verir miydi? İşte bunu bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İskoç Kral ve Ben
Romansaİskoçya'da umduğundan fazlasını buldu. Ece Alp, tarihin ve gizemin içinde yaşayan genç bir kızdır. Bu tutkusu onu İskoçya'ya kadar götürür ve aile yadigarı gizemli kolyesi sayesine atalarının izini sürer. Bundan sonraki yaşadıkları ise onu çıkmaza...