Ve araştırma bölümünün devamı...... :) Evet, şu malum öpücük sahnesini bir de Ewan'in ağzından okuyalım. :P
________
Greyhound Stadında tek başıma protokol trübüninden başlayacak olan yarışmayı bekliyordum. En azından dışarıdan görüntü buydu. Biraz kahve biraz da abur cubur ile kafa dağıtmaya ve Ece'yi düşünmemeye çalışıyordum ama nafile, kız bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Huzursuzca saatime baktım. Neredeyse 8 olmak üzereydi. Gelmeyecekti. Gelmeye karar verse çoktan gelirdi, değil mi?
Kapı tıklanınca kalbim heyecandan titredi. Ece, güvenlikle içeri girince hemen ayağa kalktım. "Hoş geldin." dedim nazikçe. Mutlu olmuştum ama bunu göstermek gibi bir niyetim yoktu. Sonuçta beni yanlış anlamamıydı, değil mi? Yani kalbimin heyecandan titremesi sadece ilgimi çekmesi yüzündendi, başka bir sebepten değil. İçimdeki sinsi sesim, Öyle mi? Dedi ama ben her zamanki gibi işime gelmeyen şeyleri duymazdan geldim. Resmi gülümsemi takınıp kanepeyi işaret ettim. Güvenliğe çıkması için işaret ettim. Tereddütle kanepeye oturdu ve ben de hemen Ece'nin yanına kuruldum.
"Kahve ister misin?"
"Hayır, teşekkürler. Şu an tıka basa doluyum."
"Nasıl istersen... Geleceğini düşünmemiştim. Baya kesin konuşmuş gibiydin."
"Geleceğimi ümit etmesen söz verdiğin gibi görevlilere beni beklemelerini söylemezdin."
Bir süre durdum, itiraf etmeliydim ki doğru söylüyordu. "Haklısın." dedim. İkimiz de birbirimize gülümsedik. Gözlerindeki sıcaklıktan dün ki mesele yüzünden bana artık kızgın olmadığını çıkartabilir miydim?
Başını yarış alanına çevirdi. "Köpek yarışı ha? Ben futboldan bahsediyorsun sanmıştım." dedi.
Küçük bir kahkaha attım. "Bu işte bir yanlışlık olduğunu biliyordum. Aslında stadyumun isminden anlaman gerekirdi."
Öyle ya, buranın ismi Halcrow Tazı Stadyumu idi. Fakat İngilizce ana dili olmadığı için ayrıntıları geç algılamasını olağan karşılamam gerekirdi. Cevap olarak bana sadece gülümsedi. Ah, gülümsemesini seviyordum. İçimi bir hoş ediyordu. İnsanın içinde ılık bir şeyler akıtıyordu.
"Bizde köpek yarıştırmak eğlenceli kabul edilmez. Yani bu şekilde. Horoz dövüşleri var ama gizli kapaklı yapıyorlar. Yasak. Ama deve güreşlerini sevebilirsin."
"Deve güreşini izlemiştim. Çok eğlenceli sayılmaz."
Hala bir prens iken Arap ülkelerinden birine babamla resmi bir ziyarete gitmiştim. Onların geleneksel sporu gibi bir şeydi.
"Bence de. At yarışı daha eğlenceli."
"Ben daha çok binmesini severim. İstersen birlikte at sürebiliriz? Türklerin at ile doğup öldüğünü biliyorum."
"Eskidenmiş o. Şimdi motosiklet ile doğup ölüyoruz. Daha hızlı."
Gülümseyerek kahvemden bir yudum aldım. Haklıydı, motorsikletler daha hızlıydı. Benim de tercihim her zaman bu olurdu.
"Biliyor musun?" dedi bana dönerek. "Bizimkiler eskiden kartal ile avlanırmış. Av köpeklerinden daha etkili oldukları kesin. Ne de olsa uçan bir şeyin menzilinden kurtulmak kolay değil."
"Etkileyici."
"Hala bozkır yaşamı süren Türklerde kartal ile avlanmaya devam edenler var. Bir kere heveslenmiştim. Ama bir süre sonra kartal doğaya geri salınıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İskoç Kral ve Ben
Romansaİskoçya'da umduğundan fazlasını buldu. Ece Alp, tarihin ve gizemin içinde yaşayan genç bir kızdır. Bu tutkusu onu İskoçya'ya kadar götürür ve aile yadigarı gizemli kolyesi sayesine atalarının izini sürer. Bundan sonraki yaşadıkları ise onu çıkmaza...