9. Bölüm

6.8K 463 33
                                    

Geldik yeni bölüme :D

_________

                       

Yemeğimi bitirdikten sonra saatime baktım. 7:50 idi. Stadyum yürüme mesafesi ile iki üç dakika idi. Gidip gitmeme konusunda kararsızdım. Beni düşürdüğü durumu hatırlayınca öfkelenip gitmek istemeyen tarafım ağır basıyordu. Ama diğer parçam da gitmemi söylüyordu. Açıkçası şu saatte yapacak bir şeyim yoktu ve o da bir şeyleri telafi etmek istiyor gibiydi. Bu yüzden gitmeye karar verdim. İnşallah benden abiye falan giymemi beklemiyordu çünkü kısıtlı bir elbise ile gelmiştim. Zaten o tarz elbiselerim de yoktu. Doğruca pansiyondan çıkıp, stadyuma gittim. Stadyumun önü tenhaydı. Birkaç kişi dışında kimse yoktu. Muhtemelen çoğu önceden girmişti. Nereden gireceğimden pek emin olamadığım için tabela gibi bir şey aradım. Kapının önünde dikilmiş bir adam beni görünce yanıma yaklaştı. "Bayan Alp?"

"Evet."

"Buradan lütfen."

Beni doğruca içeri sokup bir köşeden döndürdü. Koridorları geçerken buranın olağan bir stadyum olmadığını fark ettim. Sonunda adam beni bir odanın içine soktu. Büyük pencereler ile kapatılmış bir yerdi. Pencerenin hemen önünde deriden rahat bir kanepe ve ayak hizasında uzun bir masa vardı. Hiç kullanılmamış gibi görünüyorlardı. Pencereden stadyum çok rahat görünüyordu.

"Hoş geldin." dedi kral ayağa kalkarak. Üzerinde sabahkinden farklı başka günlük kıyafetler vardı. Benimkiler ise aynıydı. Resmi gülümsemesi ile kanepeyi işaret etti. Sonra da adama başıyla çıkmasını emretti. Görevli de çıkınca odada ikimizden başka kimse yoktu. Tereddüt ederek kanepeye oturdum. Yeni derilerin kokusunu alabiliyordum. Gerçekten de daha önce kullanılmamıştı. Muhtemelen kral için özeldi. Masanın üzerinde de sıcak bir kahve ve atıştırmalıklar vardı. Gözüm cipslere takıldı. Ama kendime yememek için emir verdim. Zaten tüm gün sağlıksız bir şekilde beslenmiştim. Burada durmalıydım.

"Kahve ister misin?" Hemen yanıma oturdu. 

"Hayır, teşekkürler. Şu an tıka basa doluyum."

"Nasıl istersen... Geleceğini düşünmemiştim. Baya kesin konuşmuş gibiydin."

"Geleceğimi ümit etmesen söz verdiğin gibi görevlilere beni beklemelerini söylemezdin."

Bir süre durdu ve sonunda "Haklısın." dedi.

İkimizde birbirimize gülümsedik. Buna rağmen gerginliğim azalmayı bırak daha da artmıştı. Hemen kafamı alana çevirdim. "Köpek yarışı ha? Ben futboldan bahsediyorsun sanmıştım."

Kral küçük bir kahkaha attı. "Bu işte bir yanlışlık olduğunu biliyordum. Aslında stadyumun isminden anlaman gerekirdi."

Greyhound. Tazı. Gerçekten de anlamam gerekirdi! Bazen beynim kelimeleri otomatik çevirmiyordu. Bu gayet olağan bir durumdu. Ne yapayım yani? Cevap vermek yerine sadece gülümsedim. Tazıların bir tavşanın peşinden koştuğu yarışmaları sadece televizyondan izlemiştim. Avrupa'da oldukça ünlü bir spordu. Tabi artık gerçek tavşan kullanmıyorlardı. En azından öyle biliyordum. 

"Bizde köpek yarıştırmak eğlenceli kabul edilmez. Yani bu şekilde. Horoz dövüşleri var ama gizli kapaklı yapıyorlar. Yasak. Ama deve güreşlerini sevebilirsin."

"Deve güreşini izlemiştim. Çok eğlenceli sayılmaz."

"Bence de. At yarışı daha eğlenceli."

"Ben daha çok binmesini severim. İstersen birlikte at sürebiliriz? Türklerin at ile doğup öldüğünü biliyorum."

"Eskidenmiş o. Şimdi motosiklet ile doğup ölüyoruz. Daha hızlı."

İskoç Kral ve BenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin