Merhaba canım okuyucularım :)) Yarınki sınavıma girmeden önce olabildiğince hızlı yazarak paylaşmak istedim. umarım beğeneceğiniz bir bölüm olur hepinize iyi okumalar :))
OYLARINIZI VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM.... :))
Sanırım üniversite tercih sonuçları açıklanmıştı. Hastanedeki birinci haftamdı. Uyanık olduğum. Öncesini sormamıştım. Sormama gerek yoktu zaten bir şey değişmeyecekti. Sedef, Çınar'la telefonda konuşarak yanıma geldi. Bir yandan bana bakıyor bir yandan da kendine yer yapıyordu. Sandalye sırtını ağrıtıyor diye bana getirilen yedek yastıklardan birini alıp sırtına koyuyordu ve o kaymadan sandalyeye fırlıyordu. O yerleşirken ben de yatağımda doğruldum ve yorgun bir şekilde arkadaşıma baktım. Başım kaşınınca kaşımaya çalışsam da başarılı olamadım çünkü sürekli bone takıyorlardı. Nedenini sorduğumda da saç dökülmesini engellemek için diyorlardı. Yani demek oluyordu ki: Saçların dökülüyor onları öyle görme moralini bozma diye saçlarını kapatıyoruz.
Aslında faydası oluyordu. Saçım elime gelse muhtemelen moralim bozulacaktı. Böyle olunca en azından kafaya takmıyordum.
- Gidecek misin peki?
Sedef endişeyle dudağını ısırdı. Bu hareketin anlamı "Şuan Çınar'a ağzıma geleni söylemek istiyorum ama söylesem ne olacak?" oluyordu. Onun bu hali beni üzse de kendi halime daha çok üzülüyordum. Sedef bana baktı, gülümsedi.
- Tamam. Ben de Yonca'nın yanına geldim şimdi. Sonra konuşuruz. Sen de iyi düşün taşın.
Telefonu kapatınca bir saniyeliğine gözlerini kapattı. Sessizce bekledim. Nasılsa anlatacaktı. Gözlerini açıp derin bir nefes aldı.
- Bu çocuk beni delirtiyor.
- Farkındayım. Sonuçlar mı açıklanmış?
- Evet. Tercih yapmışlardı zaten. Belli etmiyordu hani neresi gelirse olsun olmadı bir daha denemem zaten diyordu ama yine de anlamıştım istediği yerin gelmesini bekliyordu.
- Sonuç ne peki? Hangisi tutmuş? Kazanmış belli yüzünden.
Bana baktı. Yanaklarını tuttu. "O kadar mı belli ettim?" gülerek yanağını sıktım.
- Belli etmesen de anlarım seni. Söyle bakalım, Çınar nereyi tutturmuş?
- Antalya.
- Oo. Güzel yer denk gelmiş." Dediğim an bana bakınca sevinmemin yersiz olduğunu fark ettim. Hemen ciddileştim. "Özür dilerim. Sevinmemem gerekirdi."
- Hayır hayır. Sevindim bende. Gerçekten ama yine de ben.." sustu. Ne demek istediğini biliyordum. Omzunu sıvazladım.
- Bir daha onu göremeyeceksin diye üzülüyorsun.
- Evet. Ona olan duygularımı biliyor. Ama bana sürekli hatırlatıyor birlikte olmamamız gerektiğini.
- Tatlım, haklı olduğunu biliyorsun. Eğer çıkarsanız, sevgili olduğunuzda ona güvenemeyeceksin. Çünkü onun bağlanamayacağını biliyorsun. Söyledi ve açıkçası bunu sana hatırlatması iyi bir şey. Ben senin üzülmeni istemiyorum." Dedim kolunu sıvazladım.
- Aslında haklısın. Boş yere ümit vermiyor ama olmuyor işte. Yapamıyorum Yonca. Ona bu kadar yakınken, elimi uzatsam dokunabilecekken uzak kalmak zorunda olmam hiç adil değil." Ağlayacaktı. Engel olma gibi bir niyetim yoktu çünkü ne demek istediğini az çok anlıyordum. Ben hiçbir zaman aşık olmamıştım. Güven'e aşık olduğumda o zaten bana aşık olmuştu.
Evet. Güven'in aşkına olan inancım tamdı. Düşünmek için çok zamanım olmuştu. Onu görmemek de bu konuda yardımcı olmuştu. Ama bunu kimseyle paylaşmamıştım ve muhtemelen paylaşmayacaktım da. Güven'in bunu merak eder gibi bir hali yoktu. Olsaydı yanıma gelirdi değil mi? Gelmişti belki ama ben uyanmadan gitmişti. Karşılaşmak istemiyordu, beni üzmek bana daha fazla zarar vermek istemiyordu. En azından gelmeme sebebinin bu olmasını umuyordum. Başka ne olabilirdi ki zaten? Aslında her gelişinde Mehmet Bey'e sormak istiyordum ama hep son anda susuyordum. Sorsam aldığım cevaptan mutlu olmama gibi bir ihtimalim varken neden soracaktım ki? Biraz daha doğrulup arkadaşıma sarıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY IŞIĞI
ChickLitGüven hayatıma girdiği anda bazı şeyler değişmeye başlamıştı. Bunu ilk zamanlar anlamamıştım ama geriye dönüp baktığımda gerçekler karşımda duruyordu. Kalbime girdiği anda ise ben değişmiştim. Her şekilde... O en umutsuz olduğum zaman karşıma çıkmış...