31.BÖLÜM

535 27 1
                                    

Merhaba arkadaşlar! Ne kadar okuyucum kaldı, ne kadarınız hala okumak istiyor bilmiyorum ama artık biraz daha düzenli bölüm yayınlayacağım. Umarım ilk başladığınız zamanki heyecanla okuyorsunuzdur. Hepinize iyi okumalar diliyorum. Oylarınızı ve her şeyden önemlisi yorumlarınızı bekliyorum :))



TUNÇ'TAN....

İyi ki vardı bu tatiller. Eğer bir hafta daha okul olsaydı muhtemelen bileklerimi jiletleyip, arkamdan bir not bırakacaktım. Notta ne yazacağını bile düşünmüştüm:

"Beni bu duruma sürükleyen sevgili kardeşim Didem, sebebim sensin. Arkamdan vicdan azabı çek."

Birisi öldüğünde onunla birlikte ruhu ölen insanları her zaman takdir etmişimdir. Onları teselli etme sözleri asla değişmez nedense. Neymiş efendim, "O senin böyle olmanı mı isterdi? Hayatını yaşamanı, mutlu olmanı isterdi." Yalan. Tamamen yalan. Sensin mutlu olmanı isterdi. Ben açıkçası ben öldükten sonra yıkılsın isterdim. yanlış anlaşılmasın insanların acı çekmesinden hoşlanan biri değilim ama beni seviyorsa tabi ki üzülecek. Kardeşimin de vicdan azabı çekmesini isterdim ama kısa süre. Sonra nasılsa atlatırdı.

Sonunda liseden mezun olmuştum. Hiçbirimiz mezuniyete katılmamıştık. Çünkü hiçbirimiz bu tarz şeylerle ilgilenmezdik. Ama yine de insanın içinde bir ukte kalıyormuş. Aman neyse, artık üniversite mezuniyetine katılırım. Kazanacağım yeri bilmesem de güzel bir yer olacağından emindim. Sonuçta ilk notum yüksek gibiydi. En azından benim için.

Şu güzelim havada evde oturanları hiç anlamazdım. Çıkın, dolaşın. Gençliğinizin baharındasınız değil mi? Haksız mıyım? Telefon çalınca yolun ortasında yürümekten vazgeçtim ve kaldırıma çıktım. Evet, bu benim değişik bir özelliğimdi. Asla kaldırımları tercih etmezdim yalnızken. Neden bilmiyorum ama hep böyleo lmuştu. Ben de sorgulamamıştım hiç. Arayana bakmadan açtım.

- Alo?

- Neredesin?

Sevgili kız kardeşimin sesi çok kısık geliyordu. Normalde bıcır bıcır olan kız, şimdi sessiz sakin konuşuyordu. O Rüzgar piçi mi bir şey yapmıştı yoksa? Eğer öyleyse...

- Sanane. Ne var niye aradın beni?

- Bize gelmen lazım. Konuşmamız gereken bir şey var.

Anlaşılan durum ciddiydi. Tamam deyip telefonu cebime koydum ve taksi durağına gidip bir taksiye bindim.

∞ ∞ ∞

Kapıyı çaldığım halde açan olmadı. Başına bir şey mi gelmişti yoksa? Telaşla kapıyı yumruklamaya başladım. Anahtarımı almamıştım yanıma. Olur da gelecek olursam istediğim zaman rahatça girip çıkabileyim diye bana da bir anahtar yaptırmışlardı. Ama daha önce kullanmamıştım çünkü annemle buluşacağım zaman dışarıda olmayı tercih ediyordum. Nedenini bilmiyordum belki de hala kendime kızgındım. Tam telefonu çıkarıp Didem'i aramayı düşünürken kapı açıldı.

- Sonunda be kızım." Deyip kafamı kaldırdığımda Yonca'yla göz göze geldim. Onun burada ne işi vardı? "Yonca?" diye şaşkınca sordum.

Geçmem için geri çekildi ve bir şey söylemedi. Yavaşça yanından geçtim ve ayakkabılarımı çıkardım. Yonca hiçbir şey söylemeden ilerledi. Ben de peşinden gittim. Didem neredeydi acaba? Yonca'nın bu evde neişi vardı? Onlar arkadaştı biliyordum ama Yonca mutsuz görünüyordu. Bu kızlar her şeye üzülüyordu sonuçta. Muhtemelen önemli bir şey değildi. Didem'in odasına girdik. Kapıyı kapatmamı işaret etti. Sevgili kız kardeşim, yatağının üstünde bağdaş kurmuş, telefonla konuşuyordu. Beni görünce "Şimdi kapatmam lazım aşkım. Sonra arayacağım seni." Dedi ve kalkıp boynuma sarıldı. Hayret.

AY IŞIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin