17. Bölüm

1.2K 52 3
                                    

yıllar sonra tkerar yeni bir bölüm yazabildim :) buuzun aradan dolayı kusuruma bakmayın ama bazı sebeplerden dolayı fırsat bulup da yazamadım. çok uzun bir bölüm olmadı ama umarım "beklediğimize değmiş" diyebileceğiniz bir bölüm olmuştur. yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum :)

iyi okumalar hepinize

------------------------------------------------------

On bir yıl önce...

ORKUN'DAN...

Yeni elbisesi küçücük vücudunda çok güzel duruyordu. Teyzemin ona aldığı bu elbise çok hoşuna gitmişti. Onu uzun zaman çıkaracağını düşünmüyordum. yavaşça eğildi ve yerdeki uğur böceğini eline aldı. Kalktı ve bana baktı. Çok güzel gülüyordu. Bu kızın gülüşü neden bu kadar hoşuma gidiyordu? Saçları beline kadar iniyordu. Boyu benden biraz kısaydı ama ben yine de onu seviyordum. O her zaman benim yanımdaydı. Annem bana bağırdığında bile hep benim yanımda o olmuştu.

Beraber uğur böceğini sevdikten sonra içeri girdik. Teyzemin evini kendi evimizden daha çok seviyordum. Çünkü burada huzur vardı, kavga yoktu. Burası çok sessizdi. Ve Yonca buradaydı. Sessizce eve girdik. Ayakkabılarımızı çıkardık ama bağrışmaları duyunca ikimiz de durduk. Önce annemin sesini duydum.

- Onların sürekli birlikte olduklarını biliyorsun. Nasıl benden böyle bir şeyi istersin?

Sonra teyzemin:

- İkisinin de sağlıklı bir şekilde büyüyebilmesi için en doğrusu bu. Bir kere daha söylemeyeceğim.

Böylece kavgaları büyüdü büyüdü. Yonca'ya baktığımda ağladığını gördüm. Abim bir keresinde ne yapmıştı? Yanında çok sevdiğini söylediği bir kız vardı. annemler ona bir şeyler söyleyince kız ağlamıştı. Abim de onu alıp dışarı çıkarmıştı. Sonra? Sonrasını bilmiyordum ama önce Yonca'yı buradan çıkarmam gerekiyordu. Onun sakinleşmesi gerekiyordu. Bunu biliyordum. elimi omzuna attım ve ayakkabılarımızı giyerek dışarı çıktık. Yonca'nın gözlerinden yaşlar akıyordu. O yaşlar neden durmamıştı ki? Dışarı çıkınca bitmesi gerekmez miydi? içeriden sesler gelmeye devam ediyordu. Neden bu kadar büyütüyorlardı ki? Onlar kavga etmezdi. Bu neydi şimdi?

- Susadım.

Yonca'nın gözlerine bir şey olmuştu sanki. Kırmızıydı. Ona su bulmam gerekiyordu ama içeri giremezdim. O zaman nereden su getirebilirdim?

- Susadım.

- Tamam. Ben sana su getireyim ama kalkma. Burada bekle tamam mı?

- Tamam.

O yüzünü elbisenin eteğini kullanarak silerken ben de yavaşça içeri girdim. Kimse yoktu. Galiba yukarı çıkmışlardı. Artık kavga sesleri gelmiyordu. Mutfağa doğru ilerledim ve onun sesini duydum.

- Ben az sonra çıkacağım. Sakın kimseye bir şey söylemeyin, dikkat edin kimse izliyor olmasın..... takip ettirmeyin...... hayır...... tamam...... tamam ben seni tekrar arayacağım nereye gelmen gerek....... Lafımı bölme. Nereye gelmen gerektiğini mesaj atarım......... iyi dinle o zaman geçen gece buluştuğumuz yerin yakınlarında bir orman var ormanın içinde bir kulübe oraya getirin.....

Telefonu kapattı. Şu an çok sinirli görünüyordu. Benim onu dinlediğimi öğrenirse yine dövebilirdi. Dışarıda Yonca varken beni dövmesini istemiyordum. Geldiğim sessizlikte geri gittim. Onun ne yaptığını çok merak ediyordum. Sorarsam söylemeyecekti biliyordum. ben salak değildim. Annem anlatmıştı, önce beni hiperaktif bir çocuk sanmış doktora götürmüşler ama yapılan testler sonucu fazla zeki olduğum ortaya çıkmış. Annem her zaman bununla övünür. O yüzden de kimse benden bir şey gizlemez çünkü her şeyi çabuk anlarım. Şu anda onun bir şeyler karıştırdığını anladığım gibi. Yonca'nın yanına gittim.

AY IŞIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin