22.BÖLÜM(***Dayanamam***)

2.1K 139 7
                                    

"Sen benim tabiatımda yetişen en nadide çiçeksin. Ben aşkının gölgesinde nefes alan bir canlıyım.

Huzur yetimi, mutluluk garibanı gözlerimin en büyük zaafı sensin.

Söyler misin bana nasıl gidebilirim ben senden? Nasıl yok olabilirim hayatından?

Yitebilir miyim nefes aldığım gözlerinden? Bitebilir miyim can olup attığım yüreğinden?"

Her şeyin güzel gittiği anlar vardır. Bozulmasından deli gibi korktuğumuz, her an buhar olup gidecek hissini yaşadığımız... Biri üflese yıkılıp gidecek iskambil kâğıdından yapılmış bir kule gibiydi son zamanlarda yaşadıklarım. En ufak bir esintide yerle bir olacaktı sanki... Her şey o kadar güzel ve o kadar muhteşem gidiyordu ki benim aklımın sınırlarının çok ötesindeydi tüm bu olanlar... Utanmasa vücudum sırtından nur topu gibi bir çift kanat çıkarıp beni uçuşa geçirecekti.

İtiraf ediyorum "Yoksa tüm bu yaşadıklarım rüya mı?" diyerek kendimi kimseciklerin görmediği her bir ıssız köşede cimcikleyerek yaşadıklarımın gerçekliğini tasdikliyordum. Tabi her defasında canımın acısına rağmen otuz iki dişimi sergilemekten geri kalmıyordum. Nasıl bir insan evladıydım ben böyle ya? Yaşadığı hayata inanmayıp, "Rüyada mıyım?" diye kendini cimcikleyen ve tattığı acıdan hazzı yudumlarken mutluluğu yaşayan tek saftirik insan bendim galiba. Kendime pes artık diyorum başka da bir şey demiyorum.

Arda ile yaptığımız telefon görüşmesinin ardından baloya geleceğinin kesinleşmesi üzerine ben ona pek belli etmesem de havalarda uçuyordum. Benim aylarca planlar kurup peşine dedektif gibi takılarak bin bir entrika çevirmeme rağmen ben daha leb diyemeden leblebiyi ağzıma tıkmıştı. Tabi benimde canıma minnet... Mezuniyet balosuna çok az bir zaman kalmıştı. Ben leyla olmuş mecnunumun yollarını gözlerken kapımı çalan bir adet kargocu bey kardeş ile burun buruna geldiğimizde gönderici ismini görmem ile adamın eline şaşkınlıktan yüklü bahşişi sıkıştırmam bir oldu. Ah be kızım Mira bu adam senin sonun olacak haberin yok. Nerede görülmüş bir aylık harçlığın kargocuya bahşiş verildiği, tabi akıl akıl değil ki... Arda dedin mi hop uzaya ışınlanıyor başta zincirlenip durması gereken akıl. Aman neyse ne ya, benim güzel adamım tutmuş bana bir şey göndermiş bir aylık harçlığın lafı mı olur. Gerçi anne hatundan tekrar para isteyince yine dır dır edecek, bu beyin de ona kesilen cezayı sessiz sedasız çekecek artık yapacak bir gram bir şey yok. Gülü seven dikenine acıta kanata katlanacak.

Kargocu bey kardeşi gönderir göndermez sarıldım kutuya aç kurtlar gibi başladım paketi parçalamaya. Açmaya başlamadım dikkatinizi çekiyorum bildiğin parçalamaya başladım. Kutuyu açar açmaz içinden bir paket daha çıktı üzerinde de küçük bir not, " Sana çok yakışacak. Üzerinde görmek için sabırsızlanıyorum." Nasıl yani ya? Bu adam bana ne gönderdi de üzerimde görmek için sabırsızlanıyor? Yoksa? Yok artık canım, için fesat kızım senin... Çıkar edepsiz fesat düşünceleri, ne o öyle görmemişler gibi... Ellerim titrek gözlerim göreceklerinden korkar bir halde paketi acemi ve aceleci bir şekilde açarken kalbim heyecandan üç buçuk atmaya başlamıştı. Paketi açtığımda gözlerimin buluştuğu şey görmek istediğim ya da hayal ettiğimi kapsamayan bir adet kıyafetten ibaretti. Yaklaşık on dakika ben elbiseye, elbise bana baktı durdu. Aramızda bir duygusal bağ kuruldu ki sorma gitsin. Bu neydi böyle? Bu adam ne yapmaya çalışıyordu? Elbiseyi elime alarak üzerime doğru tutup ayna karşısına geçtim. Aynadaki görüntüme bakarken kaşlarım çatılmıştı. Adama bak sen ya? Bana haber dahi vermeden sen git simsiyah üzerinde hiçbir dikkat çekici ayrıntısı ya da parlaklığı, açıklık ya da dekoltesi olmayan boğazına kadar kapalı elbise demeye bin şahitlik şeyi bana utanmadan kargo ile gönder. İçine bir de yüzsüzce not iliştir, "Sana çok yakışacak. Üzerinde görmek için sabırsızlanıyorum." Onun sesini taklit ederek abartılı bir şekilde kâğıtta yazılanları homurdanmıştım.

Başımın Tatlı Belası# TAMAMLANDI#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin